Sözler - page 545

ederler. ‹flte nas›l, bir gece adam› ki, hiç günefli görme-
mifl, yaln›z kamer âyinesinde bir gölgesini görüyor. Gü-
nefle mahsus haflmetli ziyay›, dehfletli cazibeyi akl›na s›-
¤›flt›ram›yor; belki, görenlere teslim olup, taklit ediyor.
Öyle de, veraset-i Ahmediye (a.s.m.) ile Kadîr ve Muhyî
gibi isimlerin mertebe-i uzmas›na yetiflmeyen, haflr-i aza-
m› ve k›yamet-i kübray› taklidî olarak kabul eder; “Aklî
bir mesele de¤ildir” der. Çünkü, hakikat-i haflir ve k›ya-
met, ‹sm-i Azam›n ve baz› esman›n derece-i azam›n›n
mazhar›d›r. Kimin nazar› oraya ç›kmazsa, taklide mec-
burdur. Kimin fikri oraya girse, haflir ve k›yameti, gece-
gündüz, k›fl ve bahar derecesinde kolay görür, itminan-›
kalp ile kabul eder.
‹flte flu s›rdand›r ki, haflir ve k›yameti, en azam merte-
bede, en ekmel tafsilâtla Kur’ân zikrediyor ve ‹sm-i Aza-
m›n mazhar› olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesse-
lâm ders veriyor. Ve eski peygamberler ise, hikmet-i ir-
flad›n iktizas›yla, bir derece basit ve iptidaî bir hâlde olan
ümmetlerine, haflri en azam bir derecede, en genifl bir
tafsilâtla ders vermemifller. Hem, flu s›rdand›r ki, bir k›-
s›m ehl-i velâyet, baz› erkân-› imaniyeyi mertebe-i uzma-
s›nda görmemifller veya gösterememifller. Hem, flu s›r-
dand›r ki, marifetullahta derecat-› arifîn çok tefavüt edi-
yor. Daha bunlar gibi çok esrar, flu hakikatten inkiflaf
eder. fiimdi flu temsil, hem bir derece hakikati ihsas etti-
¤inden, hem hakikat çok genifl ve çok derin oldu¤undan,
biz dahi temsil ile iktifa ediyoruz. Haddimizin ve takati-
mizin fevkinde olan esrara giriflmeyece¤iz.
SÖZLER | 545
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
haflmet:
ihtiflam, heybet.
haflr-i azam:
büyük dirilifl.
hikmet-i irflat:
hak ve hakikati
gösterme gayesi.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
iktifa:
kâfi görme, var olanla ye-
tinme.
iktiza:
gerekme, gereklilik.
inkiflaf:
meydana ç›kma.
iptidaî:
ilkel.
‹sm-i azam:
Cenab-› Hakk›n bin
bir isminden en büyük ve mana-
ca di¤er isimleri kuflatm›fl olan›.
itminan-› kalp:
kalbî tatminkâr-
l›k.
Kadîr:
kudret sahibi olan ve her
fleye gücü yeten Allah.
kamer:
Ay.
k›s›m:
parçalara ayr›lm›fl bir fleyin
her bölümü.
k›yamet:
dünyan›n sonu.
k›yamet-i kübra:
büyük k›ya-
met.
mahsus:
bir fleye has olan, özel.
marifetullah:
Allah’› tan›ma, bil-
me.
mazhar:
bir fleyin zuhur etti¤i,
göründü¤ü yer.
mertebe:
derece, basamak.
mertebe-i uzma:
en büyük mer-
tebe.
mesele:
düflünülüp halledilecek
ifl.
Muhyî:
ölüleri dirilten, hayat ve-
ren Allah.
nazar:
düflünme, fikir.
s›r:
gizli fley, manevî hakikat ve
meziyet.
tafsilât:
aç›klamalar, etrafl› bilgi-
ler.
takat:
bir fleyi yapabilme gücü.
taklit:
baflkas›n›n fikir ve görüflle-
rine uymak, benzemeye çal›flma.
tefavüt:
farkl›l›k.
temsil:
benzetme, örnek.
teslim:
karfl›s›ndakinin hükmü al-
t›na girme, r›za gösterme.
ümmet:
peygambere inan›p ba¤-
lanan cemaat, topluluk.
veraset-i Ahmediye:
Peygambe-
rimizin hakk› tebli¤, ‹slâm› neflir
ve Allah’›n hükümlerini hâkim k›l-
madaki vazifelerine vâris olma.
zikir:
anma, bildirme.
ziya:
›fl›k, ayd›nl›k.
âyine:
ayna.
azam:
en büyük.
cazibe:
çekicilik.
dehflet:
ola¤anüstü heyecan
verici.
derecat-› arif:
ariflerin dere-
celeri.
derece:
miktar, ölçü.
derece-i azam:
en büyük de-
rece.
ehl-i velâyet:
velî olanlar; Al-
lah’›n dostlu¤unu kazananlar.
ekmel:
en mükemmel ve ku-
sursuz olan.
erkân-› imaniye:
imana ait
esaslar.
esma:
isimler.
esrar:
s›rlar.
fevk:
üstünde.
fikrî:
fikre, düflünceye ait.
hakikat:
gerçek.
hakikat-i haflir:
haflir gerçe¤i.
haflir:
dirilifl, k›yametten son-
ra dirilifl.
1...,535,536,537,538,539,540,541,542,543,544 546,547,548,549,550,551,552,553,554,555,...1482
Powered by FlippingBook