gitmifller. Hem, niçin hakikî arif olan evliyann bir ksm
yalnz tevhitte ileri gitmifller, hatta derece-i hakkalyakîne
kadar gittikleri hâlde, bir ksm erkân- imaniye, onlarn
meflreplerinde pek az ve mücmel bir surette görünüyor?
Hatta, onun içindir ki, onlara tebaiyet edenler, ileride o
erkân- imaniyeye lâzm olan ehemmiyeti vermemifller,
hatta bazlar sapmfllar. Madem bütün erkân- imaniye-
nin inkiflafyla hakikî kemal bulunur; niçin ehl-i hakikat
bazsnda çok ileri ve bir ksmnda çok geri kalmfllar?
Hâlbuki, bütün esmann mertebe-i azamlarnn mazhar
ve bütün enbiyann serveri olan Resul-i Ekrem Aleyhis-
salâtü Vesselâm ve bütün kütüb-ü mukaddesenin reis-i
enveri olan Kurân- Hakîm, bütün erkân- imaniyeyi va-
zh bir surette, pek ciddî bir ifadede ve kastî bir tarzda
tafsil etmifllerdir.
Evet; çünkü, hakikatte hakikî kemal-i etem öyledir. fl-
te flu esrarn hikmeti fludur ki:
nsan, çendan bütün esmaya mazhar ve bütün kema-
lâta müstaittir; lâkin, iktidar cüzî, ihtiyar cüzî, istidad
muhtelif, arzular mütefavit oldu¤u hâlde, binler perde-
ler, berzahlar içinde hakikati taharri eder. Onun için, ha-
kikatin keflfinde ve hakkn fluhudunda berzahlar ortaya
düflüyor. Bazlar berzahtan geçemiyorlar. Kabiliyetler bafl-
ka baflka oluyor. Bazlarn kabiliyeti baz erkân- imaniye-
nin inkiflafna menfle olamyor. Hem, esmann cilveleri-
nin renkleri, mazhara göre tenevvü ediyor, ayr ayr olu-
yor. Baz mazhar olan zat, bir ismin tam cilvesine medar
olamyor. Hem, külliyet ve cüziyet ve zlliyet ve asliyet
SÖZLER | 537
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
ifade:
anlatm.
ihtiyar cüzî:
iradesi, seçme hak-
k küçük.
iktidar cüzî:
güç yetirmesi az.
inkiflaf:
açlma, görülme, meyda-
na çkma keflfolunma, manevî bir
srrn veya hâlin açlmas.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kabiliyet:
anlama, anlayfl.
kastî:
bile bile, kastl olarak.
kemal:
olgunluk.
kemalât:
faziletler, iyilikler.
kemal-i etem:
tam, eksiksiz mü-
kemmellik.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
külliyet:
bütünlük.
kütüb-ü mukaddese:
kutsal ki-
taplar.
lâzm:
gerekli, lüzumlu.
mazhar:
görünme yeri.
medar:
dayanak noktas, yardm-
c.
menfle:
esas, kök.
mertebe-i azam:
en büyük mer-
tebe.
meflrep:
hareket tarz, tavr, tu-
tum, meslek.
muhtelif:
çeflit çeflit.
mücmel:
ksa, öz.
müstait:
kabiliyetli, yetenekli
kimse.
mütefavit:
birbirinden farkl, çe-
flitli.
reis-i enver:
en nurlu parlak li-
der.
server:
baflkan, reis.
suret:
biçim, tarz, flekil.
tafsil:
etraflca bildirme, açkla-
ma.
taharri:
arafltrma, inceleme.
tarz:
biçim, suret.
tebaiyet:
tâbi olma, uyma.
tenevvü:
çeflit çeflit olma.
tevhit:
Allahn varl¤n, birli¤ini,
dengi ve orta¤ bulunmad¤n ka-
bul etme.
vazh:
açk.
zat:
kifli.
zlliyet:
gölgelik, gölge olufl.
arif:
bilgi, bilen kifli.
arzu:
istek, heves.
asliyet itibaryla:
orijinal ol-
mas bakmndan.
berzah:
iki fley arasndaki
aralk, perde.
cilve:
güzel ve hofl bir biçim-
de görünme.
cüziyet:
azlk.
çendan:
gerçi, her ne kadar.
derece-i hakkalyakîn:
bir fle-
yi yaflayarak bilmek.
ehemmiyet:
önem.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
onun peflinden gidenler.
enbiya:
nebîler, peygamber-
ler.
erkân- imaniye:
imana ait
esaslar.
esma:
isimler.
esrar:
srlar.
evliya:
Allaha kullukta ileri
olanlar, velîler.
hakikat:
gerçek.
hakikatin keflfi:
gerçek, do¤-
runun arafltrlp bulunmas.
hakikî arif:
samimî ve gerçek
âlim olan insan.
hakikî:
gerçek, aslna uygun.
hakkn fluhudu:
gerçe¤e fla-
hit olmak.
hikmet:
kâinattaki ve yarat-
lfltaki gizli, lâhî gaye.