Sözler - page 536

Öyle de, çok esmaya mazhar ve çok vazifelerle mükel-
lef ve çok düflmanlara müptelâ olan insan, münacat›nda,
istiazesinde çok isimleri zikreder. Nas›l ki, nev-i insan›n
medar-› fahri ve elhak en hakikî insan-› kâmil olan Mu-
hammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, Cevflenü’l-Ke-
bir nam›ndaki münacat›nda bin bir ismiyle dua ediyor,
ateflten istiaze ediyor. ‹flte flu s›rdand›r ki, sure-i
u
ôn
°T r
øp
e @ ¢p
SÉ s
ædG p
¬ '
dp
G @ ¢p
SÉ s
ædG p
?p
?n
e @ ¢p
SÉs
ædG u
Ün
ôp
Ho
Pƒo
Yn
G r
?o
b
1
¢p
SÉs
æ n
îr
dG ¢p
SGn
ƒr
°Sn
ƒ r
dG
’ta üç ünvan ile istiazeyi emrediyor ve
Bismillâhirrahmanirrahîm
’de, üç ismiyle istianeyi göste-
riyor.
‹kinci Dal
Çok esrar›n anahtarlar›n› tazammun eden iki s›rr› be-
yan eder.
B
‹R‹NC‹
S
IR
:
“Evliya, niçin usul-ü imaniyede ittifak et-
tikleri hâlde, meflhudatlar›nda, keflfiyatlar›nda çok teha-
lüf ediyorlar? fiuhut derecesinde olan keflifleri bazen hi-
lâf-› vaki ve muhalif-i hak ç›k›yor. Hem, niçin ehl-i fikir
ve nazar, her biri kat’î bir bürhan ile hak telâkki ettikleri
efkârlar›nda birbirine mütenak›z bir surette hakikati gö-
rüyorlar ve gösteriyorlar? Bir hakikat niçin çok renklere
giriyor?”
K‹NC‹
S
IR
:
“Enbiya-i salife, niçin haflr-i cismanî gibi
bir k›s›m erkân-› imaniyeyi bir derece mücmel b›rakm›fl-
lar, Kur’ân gibi tafsilât vermemifller? Sonra, ümmetlerin-
den bir k›sm›, ileride o mücmel olan erkân› inkâra kadar
aleyhissalâtü vesselâm:
dua, ni-
yaz ve esenlik onun üzerine ol-
sun.
beyan:
anlatma, izah.
Bismillâhirrahmanirrahîm:
Rah-
man ve Rahîm olan Allah nam›na,
Allah için, Allah’›n ad› ve izni ile.
bürhan:
delil.
Cevflenü’l-Kebir:
büyük z›rh an-
lam›ndaki Hz. Muhammed Efendi-
mize vahiyle gelen, Esma-i Hüs-
nay› içine alan emsalsiz bir mü-
nacat ve benzersiz bir dua.
derece:
mertebe, aflama, basa-
mak.
dua:
niyaz, Allah’tan istemek.
efkâr:
fikirler, düflünceler.
ehl-i fikir ve nazar:
fikir ve görüfl
sahipleri.
elhak:
do¤ru.
enbiya-i salife:
geçmifl peygam-
berler.
erkân:
rükünler, esaslar.
erkân-› imaniye:
imana ait esas-
lar.
esma:
isimler.
esrar:
s›rlar.
evliya:
Allah dostlar›, velîler.
hak telâkki etmek:
do¤ru kabul
etmek, anlamak.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
haflr-i cismanî:
ruhla beraber be-
denlerin ve vücutlar›n dirilmesi.
hilâf-› vaki:
gerçe¤e ayk›r›.
inkâr:
reddetme, inanmama.
insan-› kâmil:
olgun ve mükem-
mel, ideal insan.
istiane:
yard›m isteme.
istiaze:
s›¤›nma.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i etme.
kat’î:
kesin.
keflfiyat:
evliyan›n, Allah’›n ilham
etmesiyle, gösterdikleri gizli s›r-
lar.
keflif:
gizli bir fleyin Allah taraf›n-
dan birisine ilham edilmesi yo-
luyla bilinmesi.
mazhar:
nail olma, flereflenme.
medar-› fahir:
övünme sebebi.
meflhudat:
müflahede edilenler,
görülenler.
muhalif-i hak:
hakka ayk›r›, ger-
çe¤e z›t.
Muhammed-i Arabî:
Peygambe-
rimiz Hz. Muhammed..
mücmel:
k›sa, öz.
mükellef:
bir fleyi yapmaya mec-
bur olan, vazifeli.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma.
müptelâ:
ba¤›ml›; dertli, s›k›nt›l›.
mütenak›z:
çeliflkili, z›t.
nam:
ad, isim.
nev-i insan:
insan cinsi,
insanl›k.
s›r:
gizli kalm›fl hakikat.
suret:
biçim, flekil.
fler:
kötülük.
fluhut:
görmek.
tafsilât:
aç›klamalar, etrafl›
bilgiler.
tazammun:
ihtiva etme, içer-
me, içine alma.
tehalüf:
birbirine z›t olma, ih-
tilâfl›.
usul-ü imaniye:
iman esasla-
r›, as›llar›.
ümmet:
peygambere inan›p
ba¤lanan cemaat, topluluk.
ünvan:
isim.
vazife:
görev.
vesvese:
kalbe gelen flüphe,
kuruntu.
zikir:
anma.
1.
De ki: S›¤›n›r›m insanlar›n Rabbine. • Hükümdarlar hükümdar› olan insanlar›n Melik’ine •
‹nsanlar›n ‹lâh›na • ‹nsanlar›n kalbine vesvese verenlerin flerrinden. (Nâs Suresi: 1-4.)
536 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
1...,526,527,528,529,530,531,532,533,534,535 537,538,539,540,541,542,543,544,545,546,...1482
Powered by FlippingBook