diyebilirsin, Benim Rabb-i Rahîmim, dünyay bana bir
hane yapt; ay ve günefli o haneme bir lâmba ve bahar
bir deste gül ve yaz bir sofra-i nimet ve hayvan bana
hizmetkâr yapt; ve nebatat, o hanemin ziynetli levaz-
mat yapmfltr.
Netice-i kelâm
: Sen, e¤er nefis ve fleytan dinlersen,
esfel-i safilîne düflersin. E¤er Hak ve Kurân dinlersen,
âlâyilliyyine çkar, kâinatn bir güzel takvimi olursun.
BEfiNC NÜKTE
nsan, flu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönde-
rilmifl, çok ehemmiyetli istidat ona verilmifl; ve o istida-
data göre, ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmifl. Ve insan
o gayeye ve o vazifelere çalfltrmak için, fliddetli teflvik-
ler ve dehfletli tehditler edilmifl. Baflka yerde izah etti¤i-
miz vazife-i insaniyetin ve ubudiyetin esasatn flurada ic-
mal edece¤iz; tâ ki, ahsen-i takvim srr anlafllsn.
flte insan, flu kâinata geldikten sonra, iki cihet ile ubu-
diyeti var. Bir ciheti, gaibâne bir surette bir ubudiyeti, bir
tefekkürü var; di¤eri, hâzrâne muhataba suretinde bir
ubudiyeti, bir münacat vardr.
Birinci vecih fludur ki: Kâinatta görünen saltanat- Ru-
bubiyeti, itaatkârâne tasdik edip, kemalâtna ve mehasi-
nine hayretkârâne nezaretidir.
Sonra, esma-i kudsiye-i lâhiyenin nukufllarndan iba-
ret olan bedî sanatlar, birbirinin nazar- ibretlerine gös-
terip, dellâllk ve ilânclktr.
ahsen-i takvim:
insann en güzel
biçimde yaratlmas.
âlâyilliyyin:
yüceler yücesi, en
yüksek mertebe.
bedî:
eflsiz güzel.
cihet:
yön.
dehfletli:
korkunç, korkutucu.
dellâllk:
ilân edicilik.
ehemmiyetli:
çok önemli, çok
kymetli.
esasat:
esaslar, temel noktalar.
esfel-i safilîn:
afla¤larn en afla¤-
s.
esma-i kudsiye-i lâhiye:
Allahn
mukaddes isimleri.
gaibâne:
hâzrda görünmeksizin,
yüz yüze olmadan, gizliden.
gaye:
maksat, hedef.
Hak:
Allah.
hane:
ev.
hayretkârâne:
hayret ederek.
hâzrâne:
hazrcasna, karflsnda
bulunup görürcesine.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibaret:
meydana gelen.
icmal:
özetleme.
ilânclk:
duyuruculuk.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itaatkârâne:
itaat ederek.
izah:
açklama, anlatma.
kâinat:
bütün âlemlerin, varlk
âlemi.
kemalât:
mükemmellikler.
levazmat:
ihtiyaç maddeleri.
mehasin:
güzellikler.
muhatap:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen, konuflulan
kimse.
münacat:
Allaha dua etme, yal-
varma.
nazar-i ibret:
ders alacak bakfl.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
insann kötülü¤ü isteyen
ve sevk eden yönü.
netice-i kelâm:
sözün özü.
nezaret:
bakma, seyretme.
nukufl:
nakfllar, ifllemeler.
nükte:
ince manal söz.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab- Hak.
saltanat- rububiyet:
kâinat ter-
biye ve idare edici olan Allahn
saltanat.
sanat:
eser; eserdeki ustalk ve
hüner.
sofra-i nimet:
nimet sofras.
suret:
tarz, biçim.
sr:
gizlilik
fleytan:
tamamen kötü olan
ve kötülü¤e teflvik eden var-
lk.
fliddetli:
çok etkili, çok tesirli.
takvim:
küçük bir örnek.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme.
tefekkür:
zihni faaliyet gös-
terme, düflünme, fikir üret-
me.
tehdit:
korkutarak uyarma.
teflvik:
flevklendirmek, cesa-
ret vermek.
tevdi:
brakma, emanet ver-
me.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
vazife-i insaniyet:
insan ol-
mann gerektirdi¤i görev.
vecih:
yön, yan, taraf.
ziynet:
süs.
526 | SÖZLER
Y
RM
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ