Sözler - page 526

diyebilirsin, “Benim Rabb-i Rahîm’im, dünyay› bana bir
hane yapt›; ay ve günefli o haneme bir lâmba ve bahar›
bir deste gül ve yaz› bir sofra-i nimet ve hayvan› bana
hizmetkâr yapt›; ve nebatat›, o hanemin ziynetli levaz›-
mat› yapm›flt›r.”
Netice-i kelâm
: Sen, e¤er nefis ve fleytan› dinlersen,
esfel-i safilîne düflersin. E¤er Hak ve Kur’ân’› dinlersen,
âlây›illiyyine ç›kar, kâinat›n bir güzel takvimi olursun.
BEfi‹NC‹ NÜKTE
‹nsan, flu dünyaya bir memur ve misafir olarak gönde-
rilmifl, çok ehemmiyetli istidat ona verilmifl; ve o istida-
data göre, ehemmiyetli vazifeler tevdi edilmifl. Ve insan›
o gayeye ve o vazifelere çal›flt›rmak için, fliddetli teflvik-
ler ve dehfletli tehditler edilmifl. Baflka yerde izah etti¤i-
miz vazife-i insaniyetin ve ubudiyetin esasat›n› flurada ic-
mal edece¤iz; tâ ki, ahsen-i takvim s›rr› anlafl›ls›n.
‹flte insan, flu kâinata geldikten sonra, iki cihet ile ubu-
diyeti var. Bir ciheti, gaibâne bir surette bir ubudiyeti, bir
tefekkürü var; di¤eri, hâz›râne muhataba suretinde bir
ubudiyeti, bir münacat› vard›r.
Birinci vecih fludur ki: Kâinatta görünen saltanat-› Ru-
bubiyeti, itaatkârâne tasdik edip, kemalât›na ve mehasi-
nine hayretkârâne nezaretidir.
Sonra, esma-i kudsiye-i ‹lâhiyenin nukufllar›ndan iba-
ret olan bedî sanatlar›, birbirinin nazar-› ibretlerine gös-
terip, dellâll›k ve ilânc›l›kt›r.
ahsen-i takvim:
insan›n en güzel
biçimde yarat›lmas›.
âlây›illiyyin:
yüceler yücesi, en
yüksek mertebe.
bedî:
eflsiz güzel.
cihet:
yön.
dehfletli:
korkunç, korkutucu.
dellâll›k:
ilân edicilik.
ehemmiyetli:
çok önemli, çok
k›ymetli.
esasat:
esaslar, temel noktalar.
esfel-i safilîn:
afla¤›lar›n en afla¤›-
s›.
esma-i kudsiye-i ‹lâhiye:
Allah’›n
mukaddes isimleri.
gaibâne:
hâz›rda görünmeksizin,
yüz yüze olmadan, gizliden.
gaye:
maksat, hedef.
Hak:
Allah.
hane:
ev.
hayretkârâne:
hayret ederek.
hâz›râne:
haz›rcas›na, karfl›s›nda
bulunup görürcesine.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ibaret:
meydana gelen.
icmal:
özetleme.
ilânc›l›k:
duyuruculuk.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itaatkârâne:
itaat ederek.
izah:
aç›klama, anlatma.
kâinat:
bütün âlemlerin, varl›k
âlemi.
kemalât:
mükemmellikler.
levaz›mat:
ihtiyaç maddeleri.
mehasin:
güzellikler.
muhatap:
hitap olunan, kendisi-
ne söz söylenilen, konuflulan
kimse.
münacat:
Allah’a dua etme, yal-
varma.
nazar-i ibret:
ders alacak bak›fl.
nebatat:
bitkiler.
nefis:
insan›n kötülü¤ü isteyen
ve sevk eden yönü.
netice-i kelâm:
sözün özü.
nezaret:
bakma, seyretme.
nukufl:
nak›fllar, ifllemeler.
nükte:
ince manal› söz.
Rabb-i Rahîm:
flefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-› Hak.
saltanat-› rububiyet:
kâinat› ter-
biye ve idare edici olan Allah’›n
saltanat›.
sanat:
eser; eserdeki ustal›k ve
hüner.
sofra-i nimet:
nimet sofras›.
suret:
tarz, biçim.
s›r:
gizlilik
fleytan:
tamamen kötü olan
ve kötülü¤e teflvik eden var-
l›k.
fliddetli:
çok etkili, çok tesirli.
takvim:
küçük bir örnek.
tasdik:
do¤rulu¤unu kabul
etme.
tefekkür:
zihni faaliyet gös-
terme, düflünme, fikir üret-
me.
tehdit:
korkutarak uyarma.
teflvik:
flevklendirmek, cesa-
ret vermek.
tevdi:
b›rakma, emanet ver-
me.
ubudiyet:
kulluk.
vazife:
görev.
vazife-i insaniyet:
insan ol-
man›n gerektirdi¤i görev.
vecih:
yön, yan, taraf.
ziynet:
süs.
526 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,516,517,518,519,520,521,522,523,524,525 527,528,529,530,531,532,533,534,535,536,...1482
Powered by FlippingBook