vazife-i asliyesi, nihayetsiz makasda müteveccih vezaifi-
ni görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubudiyet suretinde ilân
etmek ve küllî nazaryla mevcudatn tesbihatn müflahe-
de ederek, flahadet etmek ve nimetler içinde imdadat-
Rahmaniyeyi görüp flükretmek ve masnuatta kudret-i
Rabbaniyenin mucizatn temafla ederek nazar- ibretle
tefekkür etmektir.
Ey dünyaperest ve hayat- dünyeviyeye âflk ve srr-
ahsen-i takvimden gafil insan! fiu hayat- dünyeviyenin
hakikatini, bir vaka-i hayaliyede, Eski Said görmüfl. Onu
Yeni Saide döndürmüfl olan flu vaka-i temsiliyeyi dinle.
Gördüm ki, ben bir yolcuyum, uzun bir yola gidiyo-
rum, yani gönderiliyorum. Seyyidim olan zat, bana tah-
sis etti¤i altmfl altndan tedricen birer miktar para veri-
yordu. Ben de sarf edip pek e¤lenceli bir hana geldim.
O handa, bir gece içinde on altn kumara mumara, e¤-
lencelere ve flöhretperestlik yoluna sarf ettim. Sabahle-
yin elimde hiçbir para kalmad; bir ticaret edemedim, gi-
dece¤im yer için bir mal alamadm. Yalnz, o paradan
bana kalan elemler, günahlar ve e¤lencelerden gelen ya-
ralar, bereler, kederler benim elimde kalmflt.
Birden, ben o hazin hâlette iken, orada bir adam pey-
da oldu. Bana dedi:
Bütün bütün sermayeni zayi ettin; tokada da müsta-
hak oldun. Gidece¤in yere de, müflis olarak, elin bofl gi-
deceksin. Fakat, akln varsa, tevbe kaps açktr, bundan
sonra sana verilecek bâkî kalan on befl altndan, her
acz:
zayflk, güçsüzlük.
bâkî:
geride kalan.
dünyaperest:
dünyaya aflr düfl-
kün.
elem:
ac, keder, sknt.
fakr:
fakirlik.
gafil:
duyarsz, umursamaz.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hâlet:
hâl, durum.
han:
yolcularn misafir oldu¤u bi-
na.
hayat- dünyeviye:
dünya haya-
t.
hazin:
acnacak hâlde bulunan.
imdadat- Rahmaniye:
sonsuz
rahmet sahibi Allahn yardmlar.
keder:
gam, üzüntü.
kudret-i Rabbaniye:
her fleyi ter-
biye eden Allahn sonsuz kudret
ve kuvveti.
kusur:
suç, kabahat.
küllî:
umumî, kapsaml.
makasd:
maksatlar.
masnuat:
sanat eseri varlklar.
mevcudat:
varlklar.
mucizat:
mucizeler.
müflis:
iflâs etmifl.
müstahak:
hak eden.
müflahede:
gözle görme, seyre-
derek anlama.
müteveccih:
yönelen.
nazar- ibret:
ibretle bakma.
nihayetsiz:
sonsuz.
peyda:
görünme.
sarf:
harcama.
sermaye:
mal varl¤.
seyyid:
efendi.
suret:
flekil.
srr- ahsen-i takvim:
insann en
mükemmel ve en güzel flekilde
yaratlmfl olmann srr.
flahadet:
flahitlik.
flöhretperestlik:
flöhret tutkunlu-
¤u.
flükür:
teflekkür.
tahsis:
ayrma.
tedriç:
azar azar
tefekkür:
bir mesele hakknda
zihni faaliyet gösterme, düflün-
me.
temafla:
ibretle ve dikkatle bak-
ma.
tesbihat:
tesbihler, Allah eksik
sfatlardan tenzih etmeler.
tevbe:
af dilime.
ubudiyet:
kulluk,
vaka-i hayaliye:
hayalî hâdi-
se.
vaka-i temsiliye:
örnek ola-
rak verilen hayali olay.
vazife-i asliye:
asl vazife.
vezaif:
vazifeler.
zat:
kifli.
zayi:
elden çkmfl, kaybol-
mufl.
520 | SÖZLER
Y
RM
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ