Sözler - page 520

vazife-i asliyesi, nihayetsiz makas›da müteveccih vezaifi-
ni görüp, acz ve fakr ve kusurunu ubudiyet suretinde ilân
etmek ve küllî nazar›yla mevcudat›n tesbihat›n› müflahe-
de ederek, flahadet etmek ve nimetler içinde imdadat-›
Rahmaniyeyi görüp flükretmek ve masnuatta kudret-i
Rabbaniyenin mu’cizat›n› temafla ederek nazar-› ibretle
tefekkür etmektir.
Ey dünyaperest ve hayat-› dünyeviyeye âfl›k ve s›rr-›
ahsen-i takvimden gafil insan! fiu hayat-› dünyeviyenin
hakikatini, bir vak›a-i hayaliyede, Eski Said görmüfl. Onu
Yeni Said’e döndürmüfl olan flu vak›a-i temsiliyeyi dinle.
Gördüm ki, ben bir yolcuyum, uzun bir yola gidiyo-
rum, yani gönderiliyorum. Seyyidim olan zat, bana tah-
sis etti¤i altm›fl alt›ndan tedricen birer miktar para veri-
yordu. Ben de sarf edip pek e¤lenceli bir hana geldim.
O handa, bir gece içinde on alt›n› kumara mumara, e¤-
lencelere ve flöhretperestlik yoluna sarf ettim. Sabahle-
yin elimde hiçbir para kalmad›; bir ticaret edemedim, gi-
dece¤im yer için bir mal alamad›m. Yaln›z, o paradan
bana kalan elemler, günahlar ve e¤lencelerden gelen ya-
ralar, bereler, kederler benim elimde kalm›flt›.
Birden, ben o hazin hâlette iken, orada bir adam pey-
da oldu. Bana dedi:
“Bütün bütün sermayeni zayi ettin; tokada da müsta-
hak oldun. Gidece¤in yere de, müflis olarak, elin bofl gi-
deceksin. Fakat, akl›n varsa, tevbe kap›s› aç›kt›r, bundan
sonra sana verilecek bâkî kalan on befl alt›ndan, her
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
bâkî:
geride kalan.
dünyaperest:
dünyaya afl›r› düfl-
kün.
elem:
ac›, keder, s›k›nt›.
fakr:
fakirlik.
gafil:
duyars›z, umursamaz.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hâlet:
hâl, durum.
han:
yolcular›n misafir oldu¤u bi-
na.
hayat-› dünyeviye:
dünya haya-
t›.
hazin:
ac›nacak hâlde bulunan.
imdadat-› Rahmaniye:
sonsuz
rahmet sahibi Allah’›n yard›mlar›.
keder:
gam, üzüntü.
kudret-i Rabbaniye:
her fleyi ter-
biye eden Allah’›n sonsuz kudret
ve kuvveti.
kusur:
suç, kabahat.
küllî:
umumî, kapsaml›.
makas›d:
maksatlar.
masnuat:
sanat eseri varl›klar.
mevcudat:
varl›klar.
mu’cizat:
mu’cizeler.
müflis:
iflâs etmifl.
müstahak:
hak eden.
müflahede:
gözle görme, seyre-
derek anlama.
müteveccih:
yönelen.
nazar-› ibret:
ibretle bakma.
nihayetsiz:
sonsuz.
peyda:
görünme.
sarf:
harcama.
sermaye:
mal varl›¤›.
seyyid:
efendi.
suret:
flekil.
s›rr-› ahsen-i takvim:
insan›n en
mükemmel ve en güzel flekilde
yarat›lm›fl olman›n s›rr›.
flahadet:
flahitlik.
flöhretperestlik:
flöhret tutkunlu-
¤u.
flükür:
teflekkür.
tahsis:
ay›rma.
tedriç:
azar azar
tefekkür:
bir mesele hakk›nda
zihni faaliyet gösterme, düflün-
me.
temafla:
ibretle ve dikkatle bak-
ma.
tesbihat:
tesbihler, Allah’› eksik
s›fatlardan tenzih etmeler.
tevbe:
af dilime.
ubudiyet:
kulluk,
vak›a-i hayaliye:
hayalî hâdi-
se.
vak›a-i temsiliye:
örnek ola-
rak verilen hayali olay.
vazife-i asliye:
as›l vazife.
vezaif:
vazifeler.
zat:
kifli.
zayi:
elden ç›km›fl, kaybol-
mufl.
520 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,510,511,512,513,514,515,516,517,518,519 521,522,523,524,525,526,527,528,529,530,...1482
Powered by FlippingBook