Sözler - page 510

‹flte, flu vaziyette bir insana hakikî ma’bud olacak, yal-
n›z her fleyin dizgini elinde, her fleyin hazinesi yan›nda,
her fleyin yan›nda naz›r, her mekânda haz›r, mekândan
münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, naks-
tan muallâ bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemal, bir
Hakîm-i Zülkemal olabilir. Çünkü, nihayetsiz hacat-› in-
saniyeyi ifa edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit
bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise, ma’budiyete lây›k yaln›z
Odur.
‹flte ey insan! E¤er yaln›z Ona abd olsan, bütün mah-
lûkat üstünde bir mevki kazan›rs›n. E¤er ubudiyetten is-
tinkâf etsen, âciz mahlûkata zelil bir abd olursun. E¤er
enaniyetine ve iktidar›na güvenip tevekkül ve duay› b›ra-
k›p, tekebbür ve davaya sapsan, o vakit, iyilik ve icat ci-
hetinde, ar› ve kar›ncadan daha afla¤›, örümcek ve si-
nekten daha zay›f düflersin; fler ve tahrip cihetinde, da¤-
dan daha a¤›r, taundan daha muz›r olursun.
Evet, ey insan! Sende iki cihet var: Birisi, icat ve vü-
cut ve hay›r ve müspet ve fiil cihetidir. Di¤eri, tahrip,
adem, fler, nefiy, infial cihetidir. Birinci cihet itibar›yla
ar›dan, serçeden afla¤›; sinekten, örümcekten daha za-
y›fs›n. ‹kinci cihet itibar›yla da¤, yer, göklerden geçersin.
Onlar›n çekindi¤i ve izhar-› acz ettikleri bir yükü kald›r›r-
s›n. Onlardan daha genifl, daha büyük bir daire al›rs›n.
Çünkü sen, iyilik ve icat etti¤in vakit, yaln›z vüs’atin nis-
petinde, elin ulaflacak derecede, kuvvetin yetiflecek mer-
tebede iyilik ve icat edebilirsin. E¤er fenal›k ve tahrip et-
sen, o vakit, fenal›¤›n tecavüz ve tahribin intiflar eder.
abd:
kul.
âciz:
güçsüz, kuvvetsiz.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
adem:
yokluk.
cihet:
yan, yön, taraf.
daire:
manevî bir emrin (iflin)
hükmünün geçerli oldu¤u yer.
derece:
miktar.
dizgin:
idare, kontrol.
dua:
Allah’a yalvarma, isteme.
enaniyet:
kendini be¤enme.
fiil:
ifl yapma.
hacat-› insaniye:
insan›n ihtiyaç-
lar›.
hakikî:
gerçek.
Hakîm-i Zülkemal:
kemal sahibi,
her fleyi faydal› ve hikmetli yara-
tan Allah.
hazine:
k›ymetli fleylerin bulun-
du¤u yer.
icat:
yeni bir fley ortaya koyma,
yapma.
ifa:
yerine getirme.
iktidar:
güç kuvvet, kabiliyet.
ilim:
bilgi; haber.
infial:
her hangi bir fiile ya da et-
kiye maruz kalma.
intiflar:
yay›lma.
istinkâf:
yüz çevirme, geri dur-
ma.
itibar:
de¤er.
izhar-› acz:
aczini gösterme.
Kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sahibi
ve her fleye gücü yeten Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
ma’bud:
tap›lan, kendisine ibadet
edilen.
ma’budiyet:
tap›n›lma.
mahlûkat:
yarat›lm›fllar, varl›klar.
mekân:
yer.
mertebe:
derece.
mevki:
makam.
muallâ:
yüce, yüksek
muhit:
her fleyi kuflatan, kap-
saml›.
mukaddes:
ay›p ve noksan-
lardan kurtulmufl.
muz›r:
zararl›.
müberra:
uzak, ar›nm›fl.
münezzeh:
uzak, yüce.
müspet:
olumlu.
naks:
eksiklik.
naz›r:
bakan, gözeten.
nefiy:
inkâr etme, yok say-
ma.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispet:
ölçü, oran.
Rahîm-i Zülcemal:
güzellik
sahibi, yarat›klar›na karfl› son-
suz flefkat ve merhametli
olan Allah.
fler:
kötülük.
tahrip:
y›kma, bozma.
taun:
veba.
tecavüz:
haddini aflma.
tekebbür:
kibirlenme.
tevekkül:
Allah’a dayanma
ve güvenme.
ubudiyet:
kulluk.
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum.
vücut:
var olma.
vüs’at:
genifllik.
zelil:
afla¤›lanm›fl.
510 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,500,501,502,503,504,505,506,507,508,509 511,512,513,514,515,516,517,518,519,520,...1482
Powered by FlippingBook