flte, flu vaziyette bir insana hakikî mabud olacak, yal-
nz her fleyin dizgini elinde, her fleyin hazinesi yannda,
her fleyin yannda nazr, her mekânda hazr, mekândan
münezzeh, aczden müberra, kusurdan mukaddes, naks-
tan muallâ bir Kadîr-i Zülcelâl, bir Rahîm-i Zülcemal, bir
Hakîm-i Zülkemal olabilir. Çünkü, nihayetsiz hacat- in-
saniyeyi ifa edecek, ancak nihayetsiz bir kudret ve muhit
bir ilim sahibi olabilir. Öyle ise, mabudiyete lâyk yalnz
Odur.
flte ey insan! E¤er yalnz Ona abd olsan, bütün mah-
lûkat üstünde bir mevki kazanrsn. E¤er ubudiyetten is-
tinkâf etsen, âciz mahlûkata zelil bir abd olursun. E¤er
enaniyetine ve iktidarna güvenip tevekkül ve duay bra-
kp, tekebbür ve davaya sapsan, o vakit, iyilik ve icat ci-
hetinde, ar ve karncadan daha afla¤, örümcek ve si-
nekten daha zayf düflersin; fler ve tahrip cihetinde, da¤-
dan daha a¤r, taundan daha muzr olursun.
Evet, ey insan! Sende iki cihet var: Birisi, icat ve vü-
cut ve hayr ve müspet ve fiil cihetidir. Di¤eri, tahrip,
adem, fler, nefiy, infial cihetidir. Birinci cihet itibaryla
ardan, serçeden afla¤; sinekten, örümcekten daha za-
yfsn. kinci cihet itibaryla da¤, yer, göklerden geçersin.
Onlarn çekindi¤i ve izhar- acz ettikleri bir yükü kaldrr-
sn. Onlardan daha genifl, daha büyük bir daire alrsn.
Çünkü sen, iyilik ve icat etti¤in vakit, yalnz vüsatin nis-
petinde, elin ulaflacak derecede, kuvvetin yetiflecek mer-
tebede iyilik ve icat edebilirsin. E¤er fenalk ve tahrip et-
sen, o vakit, fenal¤n tecavüz ve tahribin intiflar eder.
abd:
kul.
âciz:
güçsüz, kuvvetsiz.
acz:
zayflk, güçsüzlük.
adem:
yokluk.
cihet:
yan, yön, taraf.
daire:
manevî bir emrin (iflin)
hükmünün geçerli oldu¤u yer.
derece:
miktar.
dizgin:
idare, kontrol.
dua:
Allaha yalvarma, isteme.
enaniyet:
kendini be¤enme.
fiil:
ifl yapma.
hacat- insaniye:
insann ihtiyaç-
lar.
hakikî:
gerçek.
Hakîm-i Zülkemal:
kemal sahibi,
her fleyi faydal ve hikmetli yara-
tan Allah.
hazine:
kymetli fleylerin bulun-
du¤u yer.
icat:
yeni bir fley ortaya koyma,
yapma.
ifa:
yerine getirme.
iktidar:
güç kuvvet, kabiliyet.
ilim:
bilgi; haber.
infial:
her hangi bir fiile ya da et-
kiye maruz kalma.
intiflar:
yaylma.
istinkâf:
yüz çevirme, geri dur-
ma.
itibar:
de¤er.
izhar- acz:
aczini gösterme.
Kadîr-i Zülcelâl:
büyüklük sahibi
ve her fleye gücü yeten Allah.
kudret:
güç, kuvvet.
mabud:
taplan, kendisine ibadet
edilen.
mabudiyet:
tapnlma.
mahlûkat:
yaratlmfllar, varlklar.
mekân:
yer.
mertebe:
derece.
mevki:
makam.
muallâ:
yüce, yüksek
muhit:
her fleyi kuflatan, kap-
saml.
mukaddes:
ayp ve noksan-
lardan kurtulmufl.
muzr:
zararl.
müberra:
uzak, arnmfl.
münezzeh:
uzak, yüce.
müspet:
olumlu.
naks:
eksiklik.
nazr:
bakan, gözeten.
nefiy:
inkâr etme, yok say-
ma.
nihayetsiz:
sonsuz.
nispet:
ölçü, oran.
Rahîm-i Zülcemal:
güzellik
sahibi, yaratklarna karfl son-
suz flefkat ve merhametli
olan Allah.
fler:
kötülük.
tahrip:
ykma, bozma.
taun:
veba.
tecavüz:
haddini aflma.
tekebbür:
kibirlenme.
tevekkül:
Allaha dayanma
ve güvenme.
ubudiyet:
kulluk.
vakit:
zaman.
vaziyet:
durum.
vücut:
var olma.
vüsat:
genifllik.
zelil:
afla¤lanmfl.
510 | SÖZLER
Y
RM
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ