BEfi‹NC‹ NOKTA
‹man, duay› bir vesile-i kat’iye olarak iktiza etti¤i; ve
f›trat-› insaniye onu fliddetle istedi¤i gibi, Cenab-› Hak
dahi “
Duan›z olmazsa ne ehemmiyetiniz var?
” mealinde,
1
r
ºo
co
D
h=É n
Yo
O n
’r
ƒn
d »
u
H n
Q r
ºo
µp
H Go
D
ƒn
Ñr
©n
j Én
e r
?o
b
ferman ediyor. Hem,
2
r
º o
µ
n
d r
Öp
én
à°r
Sn
G /
ʃ o
Yr
Oo
G
emrediyor.
E¤e r de s en
: “Birçok defa dua ediyoruz, kabul ol-
muyor. Hâlbuki, ayet umumîdir; her duaya cevap var,”
ifade ediyor.
E l cevap
: Cevap vermek ayr›d›r, kabul etmek ayr›d›r.
Her dua için cevap vermek var; fakat kabul etmek, hem
ayn-› matlûbu vermek Cenab-› Hakk›n hikmetine tâbidir.
Meselâ, hasta bir çocuk ça¤›r›r: “Yâ hekim, bana
bak.”
Hekim, “Lebbeyk,” der, “Ne istersin?” cevap verir.
Çocuk, “fiu ilâc› ver bana” der.
Hekim ise, ya aynen istedi¤ini verir, yahut onun mas-
lahat›na binaen ondan daha iyisini verir, yahut hastal›¤›-
na zarar oldu¤unu bilir, hiç vermez.
‹flte, Cenab-› Hak Hakîm-i Mutlak, hâz›r, naz›r oldu¤u
için, abdin duas›na cevap verir. Vahflet ve kimsesizlik
dehfletini, huzuruyla ve cevab›yla ünsiyete çevirir. Fakat,
insan›n hevaperestâne ve heveskârâne tahakkümüyle
SÖZLER | 505
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
elcevap:
cevap olarak.
ferman:
emir, buyruk.
f›trat-› insaniye:
insan›n maddî
ve manevî yap›s›.
Hakîm-i Mutlak:
Sonsuz hikmet
sahibi Allah.
hâz›r:
her yerde haz›r olan, bulu-
nan.
hekim:
doktor.
hevaperestâne:
nefsin istekleri-
ne düflkün bir flekilde.
heveskârâne:
hevesine düflkün
bir flekilde.
hikmet:
her fleyin belirli gayelere
yönelik olarak manal›, faydal› ve
tam yerli yerinde olmas›.
huzur:
Allah’›n huzurunda olma
fluuru.
iktiza:
gerekli olma.
iman:
Allah’a inanma.
lebbeyk:
buyurun, efendim.
maslahat:
fayda, iyilik.
meal:
anlam, mana.
meselâ:
misal olarak.
naz›r:
her fleyi bilen ve gören.
fliddet:
afl›r› derecede.
tâbi:
ba¤l›.
tahakküm:
bask›, zorbal›k, zorla-
ma.
umumî:
herkesle alâkal›, her du-
rumla ilgili.
ünsiyet:
dostluk, ahbapl›k.
vahflet:
yaln›zl›k.
vesile-i kat’iye:
insan› isteklerine
mutlaka ulaflt›racak vas›ta.
abd:
kul.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümle-
si.
ayn-› matlûp:
istedi¤i fleyin
ayn›s›.
binaen:
dayanarak.
Cenab-› Hak:
Allah.
cevap:
soruya verilen karfl›l›k.
dehflet:
büyük korku.
dua:
Allah’a yalvarma, iste-
me.
ehemmiyet:
önem.
1.
Furkan Suresi: 77.
2.
Bana dua edin, size cevap vereyim. (Mü’min Suresi: 60.)