ile yalvarmaktr; ve istemek ve dua etmektir. Yani, aczin
ve fakrn cenahlaryla makam- âlâ-i ubudiyete uçmaktr.
Demek, insan bu âleme ilim ve dua vastasyla tekem-
mül etmek için gelmifltir. Mahiyet ve istidat itibaryla her
fley ilme ba¤ldr. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esas ve
madeni ve nuru ve ruhu, marifetullahtr. Ve onun üssüle-
sas da iman- billâhtr.
Hem insan, nihayetsiz acziyle nihayetsiz beliyyata ma-
ruz ve hadsiz adânn hücumuna müptelâ ve nihayetsiz
fakryla beraber nihayetsiz hacata giriftar ve nihayetsiz
metalibe muhtaç oldu¤undan, vazife-i asliye-i ftriyesi,
imandan sonra duadr. Dua ise, esas- ubudiyettir.
Nasl, bir çocuk, eli yetiflmedi¤i bir meramn, bir ar-
zusunu elde etmek için ya a¤lar, ya ister; yani, ya fiilî, ya
kavlî lisan- acziyle, bir dua eder, maksuduna muvaffak
olur. Öyle de, insan, bütün zîhayat âlemi içinde nazik,
nazenin, nazdar bir çocuk hükmündedir. Rahmanirra-
hîmin dergâhnda, ya zaaf ve acziyle a¤lamak veya fakr
ve ihtiyacyla dua etmek gerektir; tâ ki, makasd ona
musahhar olsun veya teshirin flükrünü eda etsin. Yoksa,
bir sinekten vaveylâ eden ahmak ve haylaz bir çocuk gi-
bi, Ben kuvvetimle bu kabil-i teshir olmayan ve bin de-
rece ondan kuvvetli olan acip fleyleri teshir ediyorum. Ve
fikir ve tedbirimle kendime itaat ettiriyorum deyip küf-
ran- nimete sapmak, insaniyetin ftrat- asliyesine zt ol-
du¤u gibi, fliddetli bir azaba kendini müstahak eder.
acip:
tuhaf, hayret veren.
âciz:
zayf, güçsüz.
acz:
güçsüzlük.
adâ:
düflman.
ahmak:
pek aklsz.
âlem:
dünya.
arzu:
istek.
azap:
büyük sknt, fliddetli ac.
beliyyat:
belâlar.
cenah:
kanat.
derece:
mertebe.
dergâh:
makam, huzur.
dua:
Allaha yalvarmak, istemek.
eda:
yerine getirme.
esas:
asl, temel.
esas- ubudiyet:
kullu¤un asl,
kullu¤un esas, temeli.
fakr:
fakirlik.
fiilî:
fiillerle, hareketlerle.
ftrat- asliye:
aslî yaratlfl.
giriftar:
yakalanmfl.
hacat:
ihtiyaçlar.
hadsiz:
snrsz, sonsuz.
haylaz:
hofla gitmeyen davranfl-
larda bulunan.
hüküm:
konum, durum.
ilim:
hakikati ifade eden bilgi.
iman:
Allaha inanma.
iman- billâh:
Allaha iman.
insaniyet:
insanlk.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
itaat:
boyun e¤me.
kabil-i teshir:
boyun e¤dirilebi-
len, itaat ettirilen.
kavlî:
sözle, konuflarak.
küfran- nimet:
Allahn verdi¤i
nimetleri inkâr etme, nankörlük.
lisan- acz:
zayflk ve güçsüzlü-
¤ün dili.
maden:
kaynak.
mahiyet:
nitelik, yap.
makam- âlâ-i ubudiyet:
kullu-
¤un en yüce makam.
makasd:
maksatlar, gayeler.
maksut:
istenilen fley, arzu.
marifetullah:
Allah tanma, an-
lama, bilme.
maruz:
bir fleyin karflsnda ve te-
siri altnda bulunan.
meram:
arzu, istek.
metalip:
talep olunan, istenen
fleyler.
musahhar:
boyun e¤en, emir al-
tna giren.
muvaffak:
ulaflmak, elde etmek.
müptelâ:
tutulmufl.
müstahak:
hak eden.
nazdar:
nazl.
nazenin:
narin, ince yapl.
nazik:
çabuk incinen.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
aydnlk, flk.
Rahmanirrahîm:
flefkatli,
merhametli, koruyan Allah.
ruh:
öz, can.
flükür:
Allahn nimetlerine
karfl memnunluk gösterme.
tedbir:
idare etme.
tekemmül:
mükemmellefl-
me, olgunlaflma.
teshir:
emrine itaat ettirme,
boyun e¤dirme.
ulûm-u hakikiye:
gerçek
ilimler.
üssülesas:
hakikî sa¤lam te-
mel.
vasta:
arac.
vaveylâ:
ç¤lk, feryat.
vazife-i asliye-i ftriye:
yara-
tlfla ait asl vazife.
zaaf:
zayflk, güçsüzlük.
zîhayat:
hayat sahibi, canllar.
zt:
bir fleyin aksi, tersi.
504 | SÖZLER
Y
RM
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ