1
¢p
Vr
Qn
’r
Gn
h p
äGn
ƒ'
ª°s
ùdG o
Qƒo
f *n
G
ayetini okur. O vakit, zaman-›
mazi bir mezar-› ekber de¤il, belki her bir asr› bir nebî-
nin veya evliyan›n taht-› riyasetinde, vazife-i ubudiyeti ifa
eden ervah-› safiye cemaatlerinin vazife-i hayatlar›n› bi-
tirmekle,
2
o
Èn
r
cn
G *n
G
diyerek makamat-› âliyeye uçmalar›n›
ve müstakbel taraf›na geçmelerini kalp gözü ile görür.
Sol taraf›na bakar ki, da¤larmisal baz› ink›lâbat-› berza-
hiye ve uhreviye arkalar›nda, Cennetin ba¤lar›ndaki sa-
adet saraylar›nda kurulmufl bir ziyafet-i rahmaniyeyi o
nur-u iman ile uzaktan uza¤a fark eder. Ve f›rt›na ve zel-
zele, taun gibi hâdiseleri birer musahhar memur bilir. Ba-
har f›rt›nas› ve ya¤mur gibi hâdisat›, sureten haflin, ma-
nen çok lâtif hikmetlere medar görüyor. Hatta mevti ha-
yat-› ebediyenin mukaddimesi; ve kabri saadet-i ebediye-
nin kap›s› görüyor. Daha sair cihetleri sen k›yas eyle; ha-
kikati temsile tatbik et.
ÜÇÜNCÜ NOKTA
‹man hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî iman›
elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve iman›n
kuvvetine göre, hâdisat›n tazyikat›ndan kurtulabilir.
3
$G n
¤n
Y o
â r
?s
c n
ƒn
J
der, sefine-i hayatta kemal-i emniyetle hâ-
disat›n da¤larvari dalgalar› içinde seyran eder. Bütün
a¤›rl›klar›n› Kadîr-i Mutlak’›n yed-i kudretine emanet
eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta istirahat eder,
sonra saadet-i ebediyeye girmek için Cennete uçabilir.
Allahü ekber:
Allah en büyüktür.
as›r:
yüzy›l.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
bahar:
k›fl ile yaz aras›ndaki
mevsim, ‹lkbahar.
berzah:
ruhlar›n k›yamete kadar
bekleyece¤i, dünya ile ahiret ara-
s›ndaki yer.
cemaat:
topluluk
Cennet:
sonsuz mutluluk yeri.
cihet:
yön.
da¤larmisal:
da¤lar gibi.
da¤larvari:
da¤lar gibi.
emanet:
güvenerek b›rakma.
ervah-› safiye:
temiz ve pak ruh-
lar.
evliya:
Allah dostlar›.
hâdisat:
olaylar.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek.
hakikî:
gerçek.
haflin:
k›r›c›, sert.
hayat-› ebediye:
sonsuz hayat.
hikmet:
kâinattaki ve yarat›l›flta-
ki ‹lâhî gaye.
ifa:
yerine getirme.
iman:
Allah’a inanma, inanç.
ink›lâbat-› berzahiye ve uhrevi-
ye:
kabir âlemi ve ahiretteki de-
¤iflmeler.
istirahat:
dinlenme.
kabir:
mezar.
Kadîr-i Mutlak:
sonsuz kuvvet
sahibi Allah.
kâinat:
bütün varl›klar.
kemal-i emniyet:
tam bir emni-
yet.
kuvvet:
güç.
k›yas:
karfl›laflt›rma, benzetme.
lâtif:
hofl güzel.
makamat-› âliye:
yüce makam-
lar.
manen:
mana bak›m›ndan.
medar:
sebep, vesile.
mevt:
ölüm.
mezar-› ekber:
çok büyük me-
zar.
mukaddime:
bafllangݍ, girifl.
musahhar:
emirle hareket eden.
müstakbel:
gelecek zaman.
nebî:
kendisine kitap indirilme-
mifl peygamber.
nur:
ayd›nl›k, ›fl›k.
nur-u iman:
imandan gelen nur.
saadet:
mutluluk.
saadet-i ebedî:
sonsuz mutluluk.
saadet-i ebediye:
sonsuz mutlu-
luk.
sair:
di¤er.
saray:
görkemli, iyi, zevkli döflen-
mifl yap›.
sefine-i hayat:
hayat gemisi.
seyran:
gezme.
suret:
görünüfl.
taht-› riyaset:
bir reisin yönetimi
alt›nda.
taun:
veba.
tazyikat:
bask›lar
temsil:
benzetme, örnek.
vakit:
zaman.
vazife-i hayat:
hayat vazifesi.
vazife-i ubudiyet:
kulluk va-
zifesi.
yed-i kudret:
kudret eli.
zaman-› mazi:
geçmifl za-
man.
zelzele:
deprem.
ziyafet-i rahmaniye:
merha-
metli olan Allah’›n haz›rlad›¤›
ziyafet.
1.
Allah göklerin ve yerin nurudur. (Nur Suresi: 35.)
2.
Allah en büyüktür, en yücedir.
3.
Allah’a tevekkül ettim. (Hûd Suresi: 56.)
500 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ