Sözler - page 502

getiremeyecek. Kaptan dahi, e¤er seni bu hâlde görse,
ya divanedir diye seni tart edecek, ya ‘Haindir, gemimi-
zi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin’ di-
ye emredecektir. Hem, herkese maskara olursun. Çün-
kü, ehl-i dikkat nazar›nda, zaaf› gösteren tekebbürün ile,
aczi gösteren gururun ile, riyay› ve zilleti gösteren tasan-
nuun ile, kendini halka mudhike yapt›n; herkes sana gü-
lüyor” denildikten sonra, o bîçarenin akl› bafl›na geldi,
yükünü yere koydu, üstünde oturdu. “Oh! Allah senden
raz› olsun. Zahmetten, hapisten, maskaral›ktan kurtul-
dum” dedi.
‹flte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi akl›n›
bafl›na al, tevekkül et. Tâ bütün kâinat›n dilencili¤inden
ve her hâdisenin karfl›s›nda titremekten ve hodfüruflluk-
tan ve maskaral›ktan ve flekavet-i uhreviyeden ve tazyi-
kat-› dünyeviye hapsinden kurtulas›n.
DÖRDÜNCÜ NOKTA
‹man, insan› insan eder; belki, insan› sultan eder. Öy-
le ise, insan›n vazife-i asliyesi iman ve duad›r. Küfür, in-
san› gayet âciz bir canavar hayvan eder.
fiu meselenin binler delillerinden yaln›z hayvan ve in-
san›n dünyaya gelmelerindeki farklar›, o meseleye vaz›h
bir delildir ve bir bürhan-› kàt›d›r.
Evet, insaniyet iman ile insaniyet oldu¤unu, insan ile
hayvan›n dünyaya geliflindeki farklar› gösterir. Çünkü
hayvan, dünyaya geldi¤i vakit, âdeta baflka bir âlemde
âciz:
zay›f, güçsüz.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
âdeta:
sanki.
âlem:
dünya.
bîçare:
çaresiz
bürhan-› kàt›:
kesin delil.
canavar:
korkunç yarat›k.
delil:
kan›t.
divane:
deli.
dua:
yalvarmak ve istemek
ehl-i dikkat:
dikkatliler.
gayet:
son derece.
hâdise:
olay.
hain:
ihanet eden.
hâl:
durum.
hapis:
tutuklu, kapal› bir yere
konma.
hodfürufl:
sadece kendini be¤e-
nen.
iman:
Allah’a inanma.
insaniyet:
insanl›k.
istihza:
alaya alma
ittiham:
suçlama.
kâinat:
bütün varl›klar, âlem.
kaptan:
gemilerin sevk ve idare-
sinden sorumlu en üst derecede-
ki görevli.
küfür:
Allah’› inkâr etme, inanç-
s›zl›k.
maskara:
gülünç duruma düflen.
mesele:
konu.
mudhike:
gülünç hâl.
nazar:
huzur, ön.
raz›:
memnun.
riya:
yalandan gösterifl.
sultan:
padiflah, hükümdar.
flekavet-i uhreviye:
ahirette
kötü duruma düflme.
tart:
kovma
tasannu:
yapmac›k, zorlaya-
rak bir fleyi oldu¤undan daha
de¤erli gösterme.
tazyikat-› dünyeviye:
dün-
yadaki s›k›nt›lar.
tekebbür:
büyüklenme.
tevekkül:
Allah’a dayanma
ve güvenme.
vakit:
zaman.
vazife-i asliye:
as›l vazife.
vaz›h:
aç›k.
zaaf:
zay›fl›k.
zahmet:
s›k›nt›.
zillet:
alçakl›k, afla¤›l›k.
502 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,492,493,494,495,496,497,498,499,500,501 503,504,505,506,507,508,509,510,511,512,...1482
Powered by FlippingBook