Sözler - page 498

Ben sa¤ taraf›ma bakt›m; nihayetsiz bir zulümat için-
de, bir mezar-› ekber gördüm, yani tahayyül ettim. Sol
taraf›ma bakt›m; müthifl zulümat dalgalar› içinde azîm
f›rt›nalar, da¤da¤alar, dâhiyeler haz›rland›¤›n› görüyor gi-
bi oldum. Köprünün alt›na bakt›m; gayet derin bir uçu-
rum görüyorum zannettim. Bu müthifl zulümata karfl›,
sönük bir cep fenerim vard›. Onu istimal ettim, yar›m
yamalak ›fl›¤›yla bakt›m; pek müthifl bir vaziyet bana gö-
ründü. Hatta önümdeki köprünün bafl›nda ve etraf›nda
öyle müthifl ejderhalar, aslanlar, canavarlar göründü ki,
“Keflke bu cep fenerim olmasa idi, bu dehfletleri görme-
se idim” dedim. O feneri hangi tarafa çevirdim ise, öyle
dehfletler ald›m. “Eyvah! fiu fener bafl›ma belâd›r” dedim.
Ondan k›zd›m; o cep fenerini yere çarpt›m, k›rd›m.
Güya onun k›r›lmas›, dünyay› ›fl›kland›ran büyük elektrik
lâmbas›n›n dü¤mesine dokundum gibi, birden o zulümat
bofland›. Her taraf o lâmban›n nuru ile doldu; her fleyin
hakikatini gösterdi. Bakt›m ki, o gördü¤üm köprü gayet
muntazam yerde, ova içinde bir caddedir. Ve sa¤ tara-
f›mda gördü¤üm mezar-› ekber, bafltan bafla güzel, yeflil
bahçelerle, nuranî insanlar›n taht-› riyasetinde, ibadet ve
hizmet ve sohbet ve zikir meclisleri oldu¤unu fark ettim.
Ve sol taraf›mda f›rt›nal›, da¤da¤al› zannetti¤im uçurum-
lar, flahikalar ise süslü, sevimli, cazibedar olan da¤lar›n
arkalar›nda azîm bir ziyafetgâh, güzel bir seyrangâh, yük-
sek bir nüzhetgâh bulundu¤unu hayal meyal gördüm. Ve
o müthifl canavarlar, ejderhalar zannetti¤im mahlûklar
ise, munis deve, öküz, koyun, keçi gibi hayvanat-› ehliye
azîm:
büyük.
cazibe:
çekicilik.
da¤da¤a:
s›k›nt›, gürültü, telâfl, ›z-
t›rap.
dâhiye:
musibet, felâket, telâfl,
›zt›rap
dehflet:
büyük korku
ejderha:
korkunç ve hayalî bir
hayvan.
gayet:
çok.
güya:
sanki.
hakikat:
gerçek.
hayal meyal:
hayale yak›n, haya-
le benzer.
hayvanat-› ehliye:
evcil hayvan-
lar.
hizmet:
vazife.
ibadet:
kulluk.
istimal:
kullanma.
mahlûk:
yarat›k.
meclis:
topluluk.
mezar-› ekber:
çok büyük
mezar.
munis:
insana zarar verme-
yen.
muntazam:
düzenli.
müthifl:
korkunç, korkutan.
nihayetsiz:
sonsuz.
nur:
ayd›nl›k, ›fl›k.
nuranî:
nurlu, ›fl›k saçan.
nüzhetgâh:
gezi yeri.
seyrangâh:
muhteflem man-
zaral› yerler.
flahika:
zirve.
tahayyül:
hayal etme.
taht-› riyaset:
bir reisin yö-
netimi alt›nda.
vaziyet:
durum.
zan:
sanma.
zikir:
Allah’› anma
ziyafetgâh:
ziyafet yeri.
zulümat:
karanl›klar.
498 | SÖZLER
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
1...,488,489,490,491,492,493,494,495,496,497 499,500,501,502,503,504,505,506,507,508,...1482
Powered by FlippingBook