Sözler - page 501

Yoksa, tevekkül etmezse, dünyan›n a¤›rl›klar› uçmas›na
de¤il, belki esfel-i safilîne çeker.
Demek, iman tevhidi, tevhit teslimi, teslim tevekkülü,
tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder.
Fakat, yanl›fl anlama! Tevekkül, esbab› bütün bütün
reddetmek de¤ildir. Belki, esbab› dest-i kudretin perdesi
bilip riayet ederek; esbaba teflebbüs ise, bir nevi dua-i fi-
ilî telâkki ederek; müsebbebat› yaln›z Cenab-› Hak’tan is-
temek ve neticeleri Ondan bilmek ve Ona minnettar ol-
maktan ibarettir.
Tevekkül eden ve etmeyenin misalleri, flu hikâyeye
benzer:
Vaktiyle iki adam, hem bellerine, hem bafllar›na a¤›r
yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet al›p girdiler.
Birisi, girer girmez yükünü gemiye b›rak›p, üstünde otu-
rup, nezaret eder; di¤eri hem ahmak, hem ma¤rur oldu-
¤undan, yükünü yere b›rakm›yor.
Ona denildi: “A¤›r yükünü gemiye b›rak›p rahat et.”
O dedi: “Yok, ben b›rakmayaca¤›m. Belki zayi olur.
Ben kuvvetliyim. Mal›m›, belimde ve bafl›mda muhafaza
edece¤im.”
Yine ona denildi: “Bizi ve sizi kald›ran flu emniyetli se-
fine-i sultaniye daha kuvvetlidir, daha ziyade iyi muhafa-
za eder. Belki bafl›n döner, yükün ile beraber denize dü-
flersin. Hem, gittikçe kuvvetten düflersin. fiu bükülmüfl
belin, flu ak›ls›z bafl›n, gittikçe a¤›rlaflan flu yüklere takat
SÖZLER | 501
Y
‹RM‹
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
nezaret:
gözetme, kontrol.
riayet:
gerekenleri yapma.
saadet-i dâreyn:
dünya ve ahiret
mutlulu¤u.
sefine:
gemi
sefine-i sultaniye:
sultan›n gemi-
si.
telâkki:
kabul etme.
teslim:
kendini Allah’›n emrine
b›rakma.
teflebbüs:
giriflme.
tevekkül:
Allah’a dayanma ve
güvenme.
tevhit:
Allah’›n bir oldu¤una
inanma.
vaktiyle:
bir zaman.
zayi:
elden ç›kan.
ziyade:
fazla.
ahmak:
sersem, budala, ak›l-
s›z, zekâca geliflmemifl.
Cenab-› Hak:
Allah; do¤ru,
gerçek, Hakk›n tâ kendisi
olan, fleref ve azamet sahibi
yüce Allah.
dest-i kudret:
kudret eli.
dua-i fiilî:
fiilî dua; istenilen
bir fleyin meydana gelmesi
için lâz›m gelen flartlar› ve se-
bepleri yerine getirme.
emniyet:
güvenlik
esbap:
sebepler.
esfel-i safilîn:
afla¤›lar›n en
afla¤›s›.
hikâye:
olay, k›ssa.
ibaret:
meydana gelen.
iktiza:
gerektirme.
iman:
inanma.
ma¤rur:
gururlu.
minnettar olma:
iyili¤e karfl›
duyulan flükür hissi.
misal:
örnek.
muhafaza:
koruma
müsebbebat:
sebeplerin so-
nuçlar›, neticeler.
nevi:
çeflit.
1...,491,492,493,494,495,496,497,498,499,500 502,503,504,505,506,507,508,509,510,511,...1482
Powered by FlippingBook