flte, edna bir fluuru olan anlar ki, ikinci hizmetkâra ve-
rilen bin altn, bir kat elbise almak için de¤ildir; belki,
mühim bir ticaret içindir.
Aynen onun gibi, insandaki cihazat- maneviye ve le-
taif-i insaniye ki, her birisi hayvana nispeten yüz derece
inbisat etmifl. Meselâ, güzelli¤in bütün meratibini fark
eden insan gözü ve taamlarn bütün çeflit çeflit ezvak-
mahsusalarn temyiz eden insann zaika-i lisaniyesi ve
hakaikn bütün inceliklerine nüfuz eden insann akl ve
kemalâtn bütün envana müfltak insann kalbi gibi, sair
cihazlar, aletleri nerede? Hayvann pek basit, yalnz bir
iki mertebe inkiflaf etmifl aletleri nerede? Yalnz flu kadar
fark var ki, hayvan, kendine has bir ameldemünhas-
ran o hayvanda bir cihaz- mahsus-ziyade inkiflaf eder.
Fakat o inkiflaf, hususîdir.
nsann cihazat cihetiyle zenginli¤i flu srdandr ki: Akl
ve fikir sebebiyle, insann hasseleri, duygular fazla inki-
flaf ve inbisat peyda etmifltir. Ve ihtiyacatn kesreti sebe-
biyle, çok çeflit çeflit hissiyat peyda olmufltur. Ve hassasi-
yeti çok tenevvü etmifl; ve ftratn camiiyeti sebebiyle,
pek çok makasda müteveccih arzulara medar olmufl; ve
pek çok vazife-i ftriyesi bulundu¤u sebebiyle, alât ve ci-
hazat ziyade inbisat peyda etmifltir. Ve ibadatn bütün
envana müstait bir ftratta yaratld¤ için, bütün kema-
lâtn tohumlarna cami bir istidat verilmifltir.
flte flu derece cihazatça zenginlik ve sermayece kes-
ret, elbette ehemmiyetsiz, muvakkat flu hayat- dünyevi-
yenin tahsili için verilmemifltir. Belki, flöyle bir insann
SÖZLER | 519
Y
RM
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
hayat- dünyeviye:
dünya haya-
t.
hissiyat:
hisler, duygular.
hizmetkâr:
hizmetçi.
hususî:
flahsî, özel.
ibadat:
ibadetler.
ihtiyacat:
ihtiyaçlar.
inbisat peyda etmek:
geliflme
göstermek.
inbisat:
yaylma, geniflleme, aç-
lp geliflme.
inkiflaf:
açlma, geliflme.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
kemalât:
mükemmellikler, ol-
gunluklar.
kesret:
çokluk.
letaif-i insaniye:
insann manevî
duygular.
medar:
sebep.
meratip:
mertebeler, dereceler.
mertebe:
derece.
muvakkat:
geçici.
mühim:
önemli.
münhasran:
sadece.
müstait:
kabiliyetli kimse.
müfltak:
arzulu.
müteveccih:
yönelen.
nispeten:
oranla, kyasla.
nüfuz:
içine girebilme; anlayabil-
me.
peyda:
hâzr hale gelmek.
sair:
di¤er, baflka.
sermaye:
ana para.
sr:
sebep, hakikat.
fluur:
bilinç.
taam:
yemek.
tahsil:
elde etme.
temyiz:
inceleyip seçme, ayrt et-
me.
tenevvü:
çeflitlenme.
ticaret:
alfl, verifl.
vazife-i ftriye:
yaratlfla ait vazi-
fe.
zaika-i lisaniye:
dilin tad alma
hissi.
ziyade:
çok, fazla.
alât:
aletler.
arzu:
istek.
cami:
toplayan, içine alan.
camiiyet:
farkl bir çok özelli-
¤i içinde bulundurma.
cihaz:
aza, organ.
cihazat:
cihazlar, maddî ve
manevî organlar, duygular.
cihazat- maneviye:
manevî
organlar; hisler ve duygular.
cihaz- mahsus:
tek bir kabi-
liyet, yetenek.
cihet:
yön.
edna:
en afla¤, en küçük.
ehemmiyetsiz:
önemsiz.
enva:
çeflitler.
ezvak- mahsusa:
özel zevk-
ler.
ftrat:
yaratlfl, maddî ve ma-
nevî yap.
hakaik:
gerçekler.
has:
kendine ait
hassasiyet:
hassaslk.
hasse:
duyu, duygu.