eline geçtikçe, yarsn ihtiyaten muhafaza et; yani, gide-
ce¤in yerde sana lâzm olacak baz fleyleri al.
Baktm, nefsim raz olmuyor. Üçte birisini dedi; ona
da nefsim itaat etmedi. Sonra Dörtte birisini dedi.
Baktm; nefsim müptelâ oldu¤u âdetini terk edemiyor. O
adam hiddetle yüzünü çevirdi, gitti.
Birden, o hâl de¤iflti. Baktm ki, ben tünel içinde su-
kut eder gibi bir süratle giden bir flimendifer içindeyim.
Telâfl ettim. Fakat ne çare ki hiçbir tarafa kaçlmaz. Ga-
raipten olarak o flimendiferin iki tarafnda pek cazibedar
çiçekler, leziz meyveler görünüyordu. Ben de aklsz ace-
miler gibi onlara bakp elimi uzattm, o çiçekleri kopar-
mak, o meyveleri almak için çalfltm. Fakat o çiçekler ve
meyveler, dikenli mikenli; mülâkatnda elime batyor, ka-
natyor, flimendiferin gitmesiyle müfarakatndan elimi
parçalyorlar, bana pek pahal düflüyorlard.
Birden, flimendiferdeki bir hademe, dedi: Befl kurufl
ver; sana o çiçek ve meyvelerden istedi¤in kadar verece-
¤im. Befl kurufl yerine, elin parçalanmasyla, yüz kurufl
zarar ediyorsun. Hem de, ceza var; izinsiz koparamaz-
sn.
Birden, skntdan ne vakit tünel bitecek diye baflm ç-
karp ileriye baktm, gördüm ki, tünel kaps yerine çok
delikler görünüyor. O uzun flimendiferden, o deliklere
adamlar atlyorlar. Bana mukabil bir delik gördüm; iki
tarafnda iki mezar tafl dikilmifl. Merak ile dikkat ettim,
o mezar taflnda, büyük harflerle Said ismi yazlmfl
SÖZLER | 521
Y
RM
Ü
ÇÜNCÜ
S
ÖZ
müptelâ:
düflkün, ba¤ml.
nefis:
kifli kendisi, arzu ve iste¤i.
sukut:
düflme, alçalma.
sürat:
hz.
flimendifer:
tren.
vakit:
zaman.
cazibedar:
çekici.
garaip:
tuhaf, flafllacak fley.
hademe:
hizmetçi.
hâl:
durum.
hiddet:
öfke.
ihtiyat:
ilerisini düflünerek
davranma.
itaat:
uyma, dinleme.
leziz:
lezzetli.
muhafaza:
saklama.
müfarakat:
ayrlma, ayrlk.
mülâkat:
kavuflma, birleflme.