arkasnda, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle, mutasarrf ve
basîrdir, idare eder, bakar.
Öyle de ezel ebed sultan olan Rabbülâlemîn için, ru-
bubiyetinin mertebelerinde ayr ayr, fakat birbirine ba-
kar flen ve namlar; ve ulûhiyetinin dairelerinde baflka
baflka, fakat birbiri içinde görünür isim ve niflanlar; ve
haflmetnüma icraatnda ayr ayr, fakat birbirine benzer
temessül ve cilveleri; ve kudretinin tasarrufatnda baflka
baflka, fakat birbirini ihsas eder ünvanlar var. Ve sfatla-
rnn tecelliyatnda baflka baflka, fakat birbirini gösterir
mukaddes zuhurat var. Ve efalinin cilvelerinde çeflit çe-
flit, fakat birbirini ikmal eder hikmetli tasarrufat var. Ve
rengârenk sanatnda ve mütenevvi masnuatnda çeflit çe-
flit, fakat birbirini temafla eder haflmetli rububiyat vardr.
Bununla beraber, kâinatn her bir âleminde, her bir ta-
ifesinde, Esma-i Hüsnadan bir ismin ünvan tecelli eder.
O isim, o dairede hâkimdir; baflka isimler orada ona tâ-
bidirler, belki onun zmnnda bulunurlar.
Hem mahlûkatn her bir tabakasnda az ve çok, küçük
ve büyük, has ve âmm her birisinde, has bir tecelli, has
bir rububiyet, has bir isimle cilvesi vardr. Yani, o isim
her fleye muhit ve âmm oldu¤u hâlde, öyle bir kast ve
ehemmiyetle bir fleye teveccüh eder; güya o isim yalnz
o fleye hastr.
Hem, bununla beraber, Hâlk- Zülcelâl her fleye yakn
oldu¤u hâlde, yetmifl bine yakn nuranî perdeleri vardr.
âlem:
dünya, evren.
âmm:
umumî, genel.
Basîr:
gören, görücü, Allah.
cilve:
Esma-i lâhînin tecellisi; efl-
ya ve insanda, lâhî kudret eserle-
rinin belirip görünmesi, yansma-
s; güzel ve hofl bir biçimde gö-
rünme.
daire:
saha, alan, sorumluluk sa-
has.
ebed:
sonu olmayan gelecek za-
man.
efal:
fiiller, ifller.
ehemmiyet:
önem.
Esma-i Hüsna:
Allahn güzel
isimleri.
ezel:
bafllangc olmayan, zaman
üstü, geçmifli, hâli ve gelece¤i ay-
n anda gösteren aynaya benzer.
hâkim:
hükmeden, hükmü altn-
da tutan.
Hâlk:
her fleyi yoktan var eden,
yaratc; Allahn bir ismi.
Hâlk- Zülcelâl:
celâl, azamet ve
kibriya sahibi yaratc anlamnda
Allahn bir sfât.
has:
özel, mahsus.
haflmet:
ihtiflam, görkem, kendi-
sine boyun e¤ilen büyüklük.
haflmetnüma:
her fleyde kendisi-
ne boyun e¤diren büyüklük gös-
teren, ihtiflaml.
hikmet:
lâhî maksatlar, gayeler,
herkesin bilmedi¤i gizli sebepler.
hükmüyle:
hükmetmesi, etkisiy-
le.
icraat:
ifller.
idare:
bir ifli yürütme, yönetme.
ihsas:
hissettirme, sezdirme.
ikmal:
tamamlama, eksik, ve
noksan brakmama.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam.
kast:
bir ifli bilerek yapmak.
kudret:
Allahn bütün varl¤ çev-
releyen ezelî güç ve kuvvet sa-
hipli¤inin sfat.
mahlûkat:
yaratlmfllar.
mahlûkyet:
Allah tarafndan ya-
ratlmfl olma durumu.
masnuat:
sanatla yaplmfl fleyler.
mertebe:
derece, basamak.
muhit:
ihata eden, kapsayan.
mukaddes:
ayp ve noksanlardan
kurtulmufl, kutsal.
mutasarrf:
yetki sahibi olan,
kendinde yönetim hakk bulu-
nan.
mütenevvi:
türlü, çeflitli.
nam:
ün, ad.
niflan:
belirti, alâmet.
nuranî:
nurlu, parlak.
Rabbülâlemîn:
âlemlerin Rabbi,
yaratan.
rengârenk:
prl prl renklerle be-
zenmifl.
rububiyet:
Allahn bütün
varlklar kuflatan idare ve
terbiye hâkimiyeti.
sanat:
bir fleyi yapmada gös-
terilen ustalk, marifet.
sultan:
hükümdar, padiflah.
sfat:
nitelik, özellik.
flen:
hâl, keyfiyet, durum.
tabaka:
snf.
tâbi:
ba¤l, uyar.
taife:
takm, ksm.
tasarrufat:
yönetme hakk
ve yetkisi.
tecelli:
Cenab- Hakkn isim
ve sfatlarnn varlklarda
özellikleriyle görünmesi; gö-
rünme, belirme, yansma.
tecelliyat:
tecelliler, Cenab-
Hakkn isim ve sfatlaryla efl-
yadaki icraatlar.
temafla:
hayretle bakp sey-
retme.
temessül:
yansma, görün-
me.
teveccüh:
yönelme.
ulûhiyet:
ilâhlk.
ünvan:
ad, isim, flöhret.
zuhurat:
görünümler, hâller.
zmnî:
açktan olmayan, iç k-
sm.
532 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ