Sözler - page 538

itibar›yla, cilve-i esma, baflka baflka suret al›yor. Baz› is-
tidat cüz’iyetten geçemiyor ve gölgeden ç›kam›yor. Ve
istidada göre, bazen bir isim galip oluyor, yaln›z kendi
hükmünü icra ediyor, o istidatta onun hükmü hükümran
oluyor. ‹flte, flu derin s›rra ve flu genifl hikmete esrarl›, ge-
nifl ve hakikat ile bir derece kar›fl›k bir temsille baz› ifla-
retler ederiz.
Meselâ, zühre nam›yla nak›fll› bir çiçek ve kamere âfl›k
hayatl› bir katre ve günefle bakan saffetli bir reflhay› farz
ediyoruz ki, her birisinin bir
fluuru
, bir
kemali
var ve o
kemale bir
ifltiyak›
bulunuyor. fiu üç fley de, çok hakikat-
lere iflaret etmekle beraber, nefis ve ak›l ve kalbin sülûk-
lar›na iflaret eder ve üç tabaka ehl-i hakikate misaldir.
(HA-
fi‹YE)
•
Birincisi
; ehl-i fikir, ehl-i velâyet, ehl-i nübüvvetin ifla-
rat›d›r.
•
‹kincisi
; cismanî cihazat ile kemaline sa’y edip haki-
kate gidenleri; ve nefsin tezkiyesiyle ve akl›n istimaliyle
mücahede etmekle hakikate gidenleri; ve kalbin tasfiye-
siyle ve iman ve teslimiyetle hakikate gidenlerin misalle-
ridir.
•
Üçüncüsü
, enaniyeti b›rakmayan ve âsâra dalan ve
yaln›z istidlâliyle hakikate giden ve ilim ve hikmetle ve
ak›l ve marifetle hakikati aramaya giden ve iman ve
Kur’ân’la, fakr ve ubudiyetle hakikate çabuk giden ayr›
âsâr:
eserler.
âfl›k:
seven.
cihazat:
cihazlar, maddî manevî
organlar.
cilve-i esma:
Allah’›n isimlerinin
tecelli edip göründü¤ü yer.
cismanî:
bedenle ilgili, vücutla
alâkal›.
cüz’iyet:
azl›k, küçüklük.
derece:
miktar, ölçü.
ehl-i fikir:
tefekkür sahipleri, dü-
flünmeye önem verenler.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
onun peflinden gidenler.
ehl-i nübüvvet:
peygamberler.
ehl-i velâyet:
velî olanlar, Allah’›n
dostlu¤unu kazananlar.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik.
esrar:
s›rlar.
fakr:
fakirlik.
farz etmek:
var saymak.
galip:
üstün, üstün gelme.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hafliye:
dip not.
hayatl›:
yaflayan, yaflam sahibi.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i gizli,
‹lâhî gayeler.
hüküm:
hâkim olma, nüfuz.
hükümran:
hâkim, hüküm süren.
icra:
iflleri yürütme.
iman:
inanç, itikat.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istidlâl:
bir delile dayanarak bir
fleyden sonuç ç›karma.
istimal:
kullanma.
iflarat:
iflaretler.
ifltiyak:
afl›r› istek, çok fazla arzu
etme.
kamer:
ay.
katre:
damla.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
marifet:
bilme, tan›ma.
misal:
örnek.
mücahede:
mücadele, nefis
ile savaflma, cihad.
nam:
isim.
nefis:
insan› devaml› kötülü-
¤e sevk eden, iç benlik.
reflha:
s›z›nt›, damla.
sa’y:
çal›flma, çabalama.
saffet:
ar›, duru, berrak.
s›r:
gizli hakikat.
suret:
biçim, görünüfl.
sülûk:
bir yola girme.
fluur:
kavrama gücü, anlay›fl.
tabaka:
s›n›f.
taife:
bölük, k›s›m, tak›m.
tasfiye:
saflaflt›rma, temizle-
me.
temsil:
benzetme örnek ver-
me.
teslimiyet:
teslim olma, bo-
yun e¤ifl.
tezkiye:
temizleme, ar›tma.
ubudiyet:
kulluk.
zühre:
parlak renkli bir çiçek.
538 | SÖZLER
Y
‹RM‹
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
HAfi‹YE:
Her tabakada dahi üç taife var. Temsildeki üç misal, her taba-
kadaki o üç taifeye, belki dokuz taifeye bakar. Yoksa üç tabakaya de¤il.
1...,528,529,530,531,532,533,534,535,536,537 539,540,541,542,543,544,545,546,547,548,...1482
Powered by FlippingBook