itibaryla, cilve-i esma, baflka baflka suret alyor. Baz is-
tidat cüziyetten geçemiyor ve gölgeden çkamyor. Ve
istidada göre, bazen bir isim galip oluyor, yalnz kendi
hükmünü icra ediyor, o istidatta onun hükmü hükümran
oluyor. flte, flu derin srra ve flu genifl hikmete esrarl, ge-
nifl ve hakikat ile bir derece karflk bir temsille baz ifla-
retler ederiz.
Meselâ, zühre namyla nakfll bir çiçek ve kamere âflk
hayatl bir katre ve günefle bakan saffetli bir reflhay farz
ediyoruz ki, her birisinin bir
fluuru
, bir
kemali
var ve o
kemale bir
ifltiyak
bulunuyor. fiu üç fley de, çok hakikat-
lere iflaret etmekle beraber, nefis ve akl ve kalbin sülûk-
larna iflaret eder ve üç tabaka ehl-i hakikate misaldir.
(HA-
fiYE)
Birincisi
; ehl-i fikir, ehl-i velâyet, ehl-i nübüvvetin ifla-
ratdr.
kincisi
; cismanî cihazat ile kemaline say edip haki-
kate gidenleri; ve nefsin tezkiyesiyle ve akln istimaliyle
mücahede etmekle hakikate gidenleri; ve kalbin tasfiye-
siyle ve iman ve teslimiyetle hakikate gidenlerin misalle-
ridir.
Üçüncüsü
, enaniyeti brakmayan ve âsâra dalan ve
yalnz istidlâliyle hakikate giden ve ilim ve hikmetle ve
akl ve marifetle hakikati aramaya giden ve iman ve
Kurânla, fakr ve ubudiyetle hakikate çabuk giden ayr
âsâr:
eserler.
âflk:
seven.
cihazat:
cihazlar, maddî manevî
organlar.
cilve-i esma:
Allahn isimlerinin
tecelli edip göründü¤ü yer.
cismanî:
bedenle ilgili, vücutla
alâkal.
cüziyet:
azlk, küçüklük.
derece:
miktar, ölçü.
ehl-i fikir:
tefekkür sahipleri, dü-
flünmeye önem verenler.
ehl-i hakikat:
gerçe¤i bulup
onun peflinden gidenler.
ehl-i nübüvvet:
peygamberler.
ehl-i velâyet:
velî olanlar, Allahn
dostlu¤unu kazananlar.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik.
esrar:
srlar.
fakr:
fakirlik.
farz etmek:
var saymak.
galip:
üstün, üstün gelme.
hakikat:
gerçek, do¤ru.
hafliye:
dip not.
hayatl:
yaflayan, yaflam sahibi.
hikmet:
herkesin bilmedi¤i gizli,
lâhî gayeler.
hüküm:
hâkim olma, nüfuz.
hükümran:
hâkim, hüküm süren.
icra:
iflleri yürütme.
iman:
inanç, itikat.
istidat:
kabiliyet, yetenek.
istidlâl:
bir delile dayanarak bir
fleyden sonuç çkarma.
istimal:
kullanma.
iflarat:
iflaretler.
ifltiyak:
aflr istek, çok fazla arzu
etme.
kamer:
ay.
katre:
damla.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
marifet:
bilme, tanma.
misal:
örnek.
mücahede:
mücadele, nefis
ile savaflma, cihad.
nam:
isim.
nefis:
insan devaml kötülü-
¤e sevk eden, iç benlik.
reflha:
sznt, damla.
say:
çalflma, çabalama.
saffet:
ar, duru, berrak.
sr:
gizli hakikat.
suret:
biçim, görünüfl.
sülûk:
bir yola girme.
fluur:
kavrama gücü, anlayfl.
tabaka:
snf.
taife:
bölük, ksm, takm.
tasfiye:
saflafltrma, temizle-
me.
temsil:
benzetme örnek ver-
me.
teslimiyet:
teslim olma, bo-
yun e¤ifl.
tezkiye:
temizleme, artma.
ubudiyet:
kulluk.
zühre:
parlak renkli bir çiçek.
538 | SÖZLER
Y
RM
D
ÖRDÜNCÜ
S
ÖZ
HAfiYE:
Her tabakada dahi üç taife var. Temsildeki üç misal, her taba-
kadaki o üç taifeye, belki dokuz taifeye bakar. Yoksa üç tabakaya de¤il.