Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 80

israf olamaz.” Bu ihtar mücmelini iki cihetle izah edece-
ğim.
Birincisi:
Her şeyde –ne kadar cüz i olsa da– bir kasıt
ve iradenin cilvesi bulunmasıdır, tesadüf hakikî olarak bu-
lunmamasıdır.
Evet, kesretin en dağınık ve en ziyade tesadüfe verilen,
kelimattaki hurufatın vaziyetleridir. Hususan kitabette,
madem hiç münasebeti olmayan ve ihtiyar-ı beşer karış-
mayan hurufatın vaziyetlerinde bir tenasüb, bir nizam bu-
lunuyor; elbette bir irade-i gaybî tahtında vaziyetler veri-
liyor. Hiçbir şey, daire-i ilim ve kudretinden hariç olma-
dığı gibi, daire-i irade ve meşietten dahi hariç değildir ki,
böyle cüz’i ve dağınık şeylerde dahi bir tenasüb gözetili-
yor ve tanzim ediliyor. Ve o tanzim içinde irade-i amme
cilvesinden inayet-i hassa suretinde Risaletün-Nur’a bir
imtiyaz nevinden hususî bir teveccüh görülmüş. Ben bu
derin meseleyi tam görmek için
İşaratü’l-İcaz’
ın tevafuka-
tına dikkat ettim ve kati bir kanaatle o sırrı bildim ve his-
settim.
İkincisi:
Nasıl ki çok mübarek ve kudsi büyük bir zat,
gayet fakir ve muhtaç bir adama ümit edilmediği bir tarz-
da iltifatkarane bir kapta bazı kağıtlara sarılı bir hediye ih-
san etse, elbette o biçare adam, o pek büyük zata karşı
hediyesinin binler mislinden fazla teşekkür etmek ister.
Ve bin o hediye kadar kıymetli bulunan o hediye ile gös-
terilen iltifata karşı ne kadar teşekkürde israf ve ifrat da
etse, makbuldür. Ve o çok mübarek zatın hediyesine
bîçare:
çaresiz, zavallı.
cihet:
yön.
cilve:
tecelli, görüntü.
cüz’î:
küçük, az.
daire-i ilim ve kudret:
ilim ve
kudret dairesi.
daire-i irade ve meşiet:
Cenab-ı
Hakk’a ait irade, arzu, dilek ve işle-
rin dairesi.
gayet:
son derece.
hakikî:
gerçek.
hariç:
bir şeyin dışında kalma.
hurufat:
harfler.
Hususan:
bilhassa, özellikle.
hususî:
özel.
ifrat:
aşırılık, pek ileri gitme, haddi-
ni aşma.
ihsan:
bağışlama, ikram etme, lü-
tuf.
ihtar:
hatırlatma, uyarı.
ihtiyar-ı beşer:
insanın ihtiyar, ira-
de ve tercihi.
iltifat:
ilgi gösterme, yüzünü çevi-
rip bakma.
iltifatkârane:
iltifat edene yakışır
şekilde, iltifat edercesine, iltifat
ederek.
imtiyaz:
fark, ayrıcalık, üstünlük.
inayet-i hassa:
özel yardım, Ce-
nab-ı Hakk’ın sevdiği kullarına
yapmış olduğu hususî himayesi ve
yardımı.
irade:
dileme, isteme, bir şeyi ya-
pıp yapmama konusunda için olan
iktidar, güç.
irade-i âmme:
genel irade, güç.
irade-i gaybî:
gaybî irade, Cenab-ı
Hakkın, izzeti ve imtihan sırrı gere-
ğince, kâinatta yapmış olduğu fa-
aliyetlere sebepleri ve tabiatı per-
de ederek iş görmesi.
israf:
gereksiz yere harcama, ihti-
yaçtan fazlasını harcama, savur-
ganlık.
izah:
açıklama, ayrıntıları ile
anlatma.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kast:
bir işi bile bile, isteyerek
yapma.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tered-
düde mahal bırakmayan.
kelimat:
kelimeler, sözler.
kesret:
çokluk.
kitabet:
kâtiplik, yazma.
kudsî:
mukaddes, yüce.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli.
mesele:
önemli konu.
misl:
kat; eş.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mücmel:
kısa ve az sözle ifade
edilmiş, öz, özet.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
nev:
tür, çeşit.
nizam:
düzen, düzgünlük; ka-
nun.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sır:
gizli hakikat.
suret:
biçim, şekil, tarz.
taht:
alt.
tanzim:
düzenleme, sıralama,
tertipleme.
tarz:
biçim, şekil.
tenâsüb:
uyma, uygunluk, bir-
birini tutma.
tesadüf:
rastlantı.
tevafukat:
tevafuklar, uygun-
luklar, raslantılar, birbirine uy-
gun gelişler.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
vaziyet:
durum.
zat:
kişi, şahıs.
ziyade:
çok, fazla.
M
ÜHİM
P
ARÇALAR
| 80 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,70,71,72,73,74,75,76,77,78,79 81,82,83,84,85,86,87,88,89,90,...560
Powered by FlippingBook