SÛRE-İ VE’L-ASR’IN DAĞ MEYVESİ
NAMINDAKİ NÜKTESİNE BİR HÂŞİYEDİR
(1)
p
äÉn
ëp
dÉs
°üdG
’daki
ä
, ahirdeki
ta
’lar ekseriyetçe vakfa
rastgelmesiyle, cifirce
g
sayılabilir. Bu noktada
s
’p
G
bera-
berdir. Bu zamanımızı gösterir (1358) ve telâffuzca
g
okunmadığından,
ä
kalabilir. Bu noktadan şeddeler sa-
yılmazsa ve
s
’p
G
beraber değil, iki yüz küsur zamana kadar
iman ve amel-i salihle beraber bir taife-i azîme hasaret-i
azîmeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip,
Fatiha’
nın ahirinde
(2)
r
ºp
¡r
«n
?n
Y n
âr
ªn
©r
fn
G n
øj/
òs
dG n
•Gn
ô°p
U
gösterdiği
zamana; hem
@ u
?n
ër
dG »n
?n
Y n
øj/
ôp
gÉn
X @ »/
às
eo
G r
øp
e l
án
Øp
F = Én
W o
?Gn
õn
J n
’
(3)
/
?p
ôr
en
Ép
H *G n
»p
Jr
Én
j »
s
à`n
M
birinci cümle, bin beş yüz makamıyla ahirzamanda bir
taife-i mücahedenin son zamanlarına; ve ikinci cümle,
bin beş yüz altı makamıyla galibâne mücahedenin
tarihine; ve üçüncü cümle, bin beşyüz kırk beş
makamıyla, pek az bir farkla, hem Fatiha’nın, hem Asr
Suresinin ikinci cümlesinin gaybî işaretlerine işaret edip
tevafuk eder. Demek, bu hadis-i şerifin üç cümlesinden
her birisi, bin beş yüz tarihine ve mücahedenin ne kadar
devam edeceğine dair işaretlerine aynen bu
iman:
inanç, itikat.
makam:
yer, durak.
mücahede:
savaşma, mücadele.
nam:
ad.
nükte:
ince manalı, ancak dikkatle
anlaşılabilen mana veya söz.
Sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
sure-i Ve’l-Asr:
Asr suresi.
şedde:
Arapça ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üzeri-
ne konulan ve o harfi iki defa oku-
tan işaret.
taife-i azîme:
büyük bir taife, bü-
yük bir grup.
taife-i mücahede:
cihat eden tai-
fe, cihat edenler topluluğu.
telâffuz:
bir harf, hece veya keli-
meyi söylenmesi gerektirdiği şe-
kilde seslendirme.
tevafuk:
uyma, uygunluk, birbiri-
ne denk gelme.
vakf:
durak.
ahir:
son.
amel-i salih:
Allah rızasına uy-
gun hayırlı iş, dine uygun ha-
reket, davranış.
cifir:
harflere verilen sayı kıy-
meti ile geleceğe veya geçen
hâdiselere, ibarelerden tarih
veya isme dair işaretler çıkar-
mak ilmî.
dair:
alakalı, ilgili.
ekseriyet:
çoğunluk.
galibâne:
galip gelmiş gibi, ga-
lip sıfatıyla.
gaybî:
gaypla ilgili, görünme-
yenlere ait.
hadis-i şerif:
Peygamberimiz-
den aktarılan sözlerin genel
adı.
hasaret-i azîme:
büyük zarar
ve ziyan.
haşiye:
dipnot.
1.
Güzel işler yapanlar…
2.
Kendilerine nîmet ve ihsanda bulunduğun peygamberlerin ve onlara tâbî olan salih kulla-
rının yoluna ilet. (Fâtiha Sûresi: 7.)
3.
Ümmetimin içinden bir tâife gelecek, tâ kıyamete kadar gâlibâne bir şekilde devam ede-
cektir. (Buhârî, 9:125, 162; Müslim, 1:137, 2:1522, 1524, 1525.)
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 87 |
M
ÜHİM
P
ARÇALAR