bulunması, işbu keşfiyat ve beyanata medar olmuştur.
Müşarünileyh Osman Halidî Hazretlerinin müstesna tes-
bihat ve tahmidatının biri,
(1)
»'
©n
°SÉn
e s
’p
G p
¿Én
°ùr
fp
Ór
``p
d n
¢ùr
«n
d r
¿n
Gn
h
ayet-i kerimesinin fazl-ı tevfikine sığınarak, Isparta’nın ce-
nubunda, dağda Sidre nam mevkide erbain eyyam-ı mü-
barekesini tes’it ve hasr-ı tesbihata niyetle kırk günlük ia-
şeye tahsis ettiği ki, her bir gün için elli dirhem miktarın-
da bir bezdirme ekmeğinden kırk tane olan bir tahsisatı
bir-iki günde yer ve kırk gün de daha yemek yemeden o
mevki-i mahsusada imrar-ı evkat ve tesbihatta bulunurlar.
İkmalinde, geri avdetlerinde mübarek dudakları birbirine
yapışır, bıçakla tekrar açarlar. Biraz ileride şu asr-ı hazı-
rın uğradığı ve uğrayacağı kaviyyen me’mul ve melhuz
olan sefahet ve atalete rağmen düsturu şüyuhatını tahdit
ve ancak anasır-ı mecruha cerrahını unutmayıp ve ihmal
dahi etmeyerek şehadet-i kat’iyesini gösterip sahife-i ha-
yatını bin iki yüz doksan ikide imzalamıştır.
Van’da tesisine başlanan Medrese-i Zehra’nın tehiri,
“Doktor hastaya elzemdir” fetvasıyla, on dokuz bin altın
tahsisat ve arkasında Sultan Reşad, daha beride iki yüz
meb’ustan yüz altmış küsurun inzimam-ı reyi yüz elli bin
banknot kabul ettikleri halde, maddeten mevki-i fiile isal
edilememiş. Herhâlde Hakîm-i Mutlak, Kadîr-i Mutlak
daha ahsen suretini dilemiş ki, o Sultan-ı Ezelî’nin lütfuy-
la, maddiyata minnet etmeden, hâzâ min fazlı Rabbî, el-
hamdülillâh, Isparta’da Risale-i Nur’un telifine menba ol-
ması ve manevî Medresetüzzehra hükmüne geçmesi,
anasır-ı mecruha:
yaralanmış un-
surlar.
asr-ı hazır:
şimdiki asır.
avdet:
geri gelme, dönüş.
ayet-i kerîme:
Kur’ân’ın ayeti;
azamet ve şerefi olan ayet.
cenup:
güneyde yer alan bölgeler.
düstur:
kaide, esas, prensip.
düstur-i şuyuhât:
herkes tarafın-
dan bilinen kurallar.
erbain:
dervişlerin çile çıkarmak
için hücreye kapandıkları kırk gün-
lük mühlet.
eyyam-ı mübareke:
mübarek
günler.
fehvâ:
mana, anlam, mefhum,
kavram.
Hakîm-i Mutlak:
Sonsuz hikmet
sahibi ve her şeyi her hangi bir
kayda ve şarta bağlı olmaksızın
gayeli ve faydalı yaratan Allah.
hasr-ı tesbihât:
tesbihata has kıl-
ma, sadece Allah’ü Tealayı zikirle
meşgul olma.
hükmüne:
yerine, değerine.
ikmal:
tamamlama, bitirme.
imrar-ı evkat:
vakit geçirme.
inzimam-ı rey:
görüş birliği, aynı
görüşü paylaşma, aynı fikre katıl-
ma.
îsâl:
ulaştırma, eriştirme.
Kadîr-i Mutlak:
hiç bir kayıt ve
şarta tâbi olmaksızın her şeye gü-
cü yeten sonsuz kudret sahibi, Al-
lah.
kaviyyen me’mul:
çok kuvvetle
ümit edilen.
keşfiyat:
keşifler, Allah’ın ilham
etmesiyle gösterilen gaybla ilgili
sırlar.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
maddiyat:
maddî ve cismanî şey-
ler, gözle görülüp elle tutulur cins-
ten şeyler.
mebus:
milletvekili.
medar:
sebep, vesile.
Medresetüzzehra:
Bediüzza-
man’ın doğuda (Van) yapılmasını
idarecilere teklif ettiği, fen ilimle-
riyle din ilimlerinin birlikte okutul-
masını düşündüğü üniversite.
melhuz:
hatıra gelen, umulan,
beklenen, muhtemel olan.
mevki-i fiil:
iş, hareket yapma sa-
hası.
mevki-i mahsusa:
özel olarak ay-
rılmış yer.
minnet:
bir iyilik karşısında yük al-
tında kalma, kendini manevî ola-
rak borçlu hissetme.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
müstesna:
benzerlerinden üs-
tün olan, seçkin, mümtaz.
müşarünileyh:
kendine işaret
edilen, ismi evvelce söylenmiş
olan, sözü edilen.
sahife-i hayat:
hayat sayfası;
hayatın devreleri.
sefahat:
yasak şeylere, zevk
ve eğlenceye aşırı derecede
düşkünlük.
Sultan-ı Ezelî:
ezelî sultan;
kudret, kuvvet ve hükümranlı-
ğının başlangıcı olmayan Al-
lah.
şahadet-i kat’iye:
kesin ölüm
ve şehitlik.
tahdit:
hudutlandırma, sınırla-
ma.
tahmidat:
hamd etmeler, şük-
retmeler.
tahsis:
bir şeyi bir kimseye ve-
ya bir yere ayırma.
tahsisat:
bir kimse ve daire
için ayrılmış para, ödenek.
te’hîr:
erteleme, sonraya bı-
rakma.
telif:
eser yazma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı
Hakkın bütün noksan sıfatlar-
dan uzak ve bütün kemal sı-
fatlara sahip olduğunu ifade
eden sözler.
tes’it:
tebrik etme, kutlama.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
1.
İnsan için çalışmaktan başka birşey yoktur. (Necm Suresi: 39.)
M
ÜHİM
P
ARÇALAR
| 78 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ