şüphe bırakmadı ki, hizmet-i Kur’âniyedeki inayet-i Rab-
baniyenin bir hıfz ve himayet sillesidir, “Artık durunuz,
yeter! Tokada müstahak oldunuz!” diye manen söyleme-
sidir.
Risaletün-Nur Şakirtlerinden
Emin ve Feyzi
* * *
MEHMED FEYZİ’NİN YEDİĞİ ŞEFKAT TOKADIDIR.
Evet, Üstadım bana, “Mu’cizat-ı Ahmediyeyi kardeşim
Hüsrev tarzında yaz” diyordu. Ben, yani Feyzi, bir parça
tembellik ettim. Birden yirmi sekizlilerle askere istenil-
dim. Yine Üstadım dedi: “Git, Mu’cizat-ı Ahmediyeyi
yaz. Seni şimdi vermeyeceğim.” Sonra başladım. O emir
bir hafta geri kaldı. Tekrar bir arıza ile nasılsa Mu’cizat-ı
Ahmediyenin yazılması noksanlaştı. Tekrar askere çağ-
rıldım. Üstadım “Git, yaz” dedi. Ben gidip kemal-i ciddi-
yet ve sadâkatle Mu’cizat-ı Ahmediyeyi yazmaya başla-
dım. Fevkalme’mul ikinci defa emir geri kaldı. Tekrar bir
mazerete binaen Mu’cizat-ı Ahmediyeyi yazamadım. Üs-
tadım dedi, “Madem Mu’cizat-ı Ahmediyeyi yazmakla te-
kâsül ettin, şimdi senin vazifen
Risaletü’n-Nur
hesabına
askerliktedir.” Birden emir gelip bir şefkat tokadı yiyip
vazifeme gönderildim. Cenab-ı Hakka şükürler olsun,
mümkün olduğu kadar Risaletü’n-Nur’a çalıştım ve çalış-
tırıldım. Üstadım bize söylediği gibi, altı-yedi ay sonra
terhis edilip sevgili Üstadıma, Risaletü’n-Nur’un kudsî
M
ÜHİM
P
ARÇALAR
| 68 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
fevkalme’mul:
umulanın üs-
tünde, umulandan çok fazla.
hıfz:
koruma, muhafaza etme,
himaye etme.
himayet:
koruma, esirgeme.
hizmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
hizmeti.
inayet-i Rabbanîye:
her şeyin
terbiye ve idare eden Cenab-ı
Hakk’ın yardımı.
kemal-i ciddiyet:
ciddiyetin
son derecesi, tam bir ciddiyet.
kudsî:
mukaddes, yüce.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
manen:
mana bakımından,
manaca.
mazeret:
özür, elde olmadan
yapılan suç, kabahat.
Mu’cizat-ı Ahmediye:
Pey-
gamber Efendimizin (asm)
gösterdiği mu’cizeler, Risale-i
Nur'dan bir eser adı.
müstahak:
hak eden, hak et-
miş.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
karşılıksız sevgi besle-
me, içten ve karşılıksız merha-
met.
şükür:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile Al-
lah’ı hamd etme.
tekâsül:
üşenme, tembellik.
terhis:
askerliğini bitirenlerin
ordudan gitmelerine izin ver-
me, bırakma.
vazife:
görev.