Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 60

hiç kimseyi mahrum etmemek için, haşir ve tevhid ve kıs-
sa-i Mûsa (
AS
) gibi bazı maksatlar tekrar edilmiş. Aynen
bu ehemmiyetli hikmet içindir ki, bazı defa haberim ol-
madan, ihtiyârım ve rızam olmadığı halde, ince hakaik-ı
imaniye ve kuvvetli hüccetler, müteaddit risalelerde tek-
rar edilmiş.
Ben çok hayret ediyordum; neden bunlar bana unut-
turulmuş, tekrar yazdırılmış? Sonra kat’î bir surette bildim
ki; herkes bu zamanda Risale-i Nur’a muhtaçtır. Fakat,
umumunu elde edemez; etse de, tam okuyamaz. Fakat
küçük bir Risale-i Nur hükmüne geçmiş bir risale-i camia-
yı elde edebilir ve ekser vakitlerde muhtaç olduğu mese-
leleri ondan okuyabilir. Ve gıda gibi, her zaman ihtiyaç
tekerrür ettiği gibi, o da mütalâasını tekrar eder.
İ
KİNCİ
N
OKTA
:
Ayetü’l-Kübra
’dan çıkan “Vird-i Ekber”
namındaki Arabî risaleciğin ahirinde
Risale-i Münacat
’ın
başındaki ayetin tefsiri diye Arabî kısımları ilâve edilse,
beraber okunsa, iyidir. Biz de nüshamıza yazdık.
Ü
ÇÜNCÜSÜ
:
Aziz kardeşlerim, çok defa kalbime geliyor-
du: “Neden İmam-ı Ali Radıyallahü Anh, Risaletü’n-Nur’a
ve bilhassa
Ayetü’l-Kübra
risalesine ehemmiyet vermiş?”
diye sırrını beklerdim. Lillâhilhamd, o sır ihtar edildi. İn-
kişaf eden o sırra şimdilik yalnız kısa bir işaret ediyorum.
Şöyle ki:
Risaletü’n-Nur’un mümtaz bir hasiyeti, imanın en son
ve en küllî istinat noktası kavi ve kat’î beyan edildi-
ğinden, bu hasiyet,
Ayetü’l-Kübra
risalesinde fevkalâde
ahir:
son.
Arabî:
Arap diline ait.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümlesi.
Ayetülkübra:
en büyük delil, ayet
anlamında Risale-i Nur’da 7. Şua
adlı eser.
aziz:
izzetli, muhterem, saygın.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
bilhassa:
özellikle.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
ehemmiyetli:
önemli.
ekser:
pek çok.
fevkalâde:
olağanüstü.
hakaik-ı imaniye:
imana ait haki-
katler, imanî gerçekler.
hasiyet:
bir şeye has özellik, nite-
lik.
haşr:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın ölüleri diriltip mahşere çıkar-
ması.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli sebep, fay-
da.
hüccet:
delil.
hükmüne:
yerine, değerine.
ihtar:
dikkat çekme, hatırlatma,
uyarı.
ihtiyar:
irade, tercih.
iman:
inanç, itikat.
inkişaf:
manevî bir sırrın veya bir
hâlin görülmesi, keşfolunması.
istinat:
dayanak.
kat’î:
kesin, şüpheye ve tereddü-
M
ÜHİM
P
ARÇALAR
| 60 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
de mahal bırakmayan.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
kıssa-i Mûsa:
Hz. Mûsa’nın kıs-
sası, Hz. Mûsa’nın başından ge-
çen mühim hâdiselerin anlatıl-
dığı kıssa.
küllî:
umumî, genel, bütün
olan.
Lillâhilhamd:
Allah’a hamdol-
sun ki!.
mahrum:
bir şeye sahip ola-
mayan, yoksun.
maksat:
gaye.
mesele:
önemli konu.
mümtaz:
ayrıcalılklı, seçkin.
mütalâa:
bir şeyi etraflıca dü-
şünme, tetkik etme.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nam:
ad.
nokta:
konu ile ilgili bölüm.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
Radıyallahü Anh:
Allah ondan
razı olsun.
rıza:
razı olma, hoşnutluk.
risale-i câmia:
toplayıcı risale.
risale-i Münacat:
Münacat Ri-
salesi.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sır:
gizli hakikat.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tefsîr:
Kur’ân’ın mana bakı-
mından izahı, açıklaması.
tekerrür:
tekrarlanma.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
umum:
bütün, hepsi.
vird-i ekber:
en büyük dua, zi-
kir.
1...,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59 61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,...560
Powered by FlippingBook