ÜÇÜNCÜSÜ:
Bir memur, Risaletü’n-Nur’u kemal-i iş-
tiyakla okurdu. Hem Üstad’la görüşmeye ve tam ders al-
maya çalışıyordu. Birden bir komiser tarafından ona ev-
ham verildi. O da görüşmeyi ve okumayı bırakıp başka
şehre giderken, birden sebepsiz bir tarzda bir ayağı kırıl-
dı, bir ay çekti. Yine şefkat yar oldu ki, şimdi tekrar oku-
maya şevkle başladı.
DÖRDÜNCÜSÜ:
Ehemmiyetli bir zat, Risaletü’n-Nur’u
kemal-i takdirle okur yazardı. Birden sebatsızlık gösterdi;
şefkatsiz bir tokat yedi. Gayet meftun olduğu refikası ve-
fatla ve iki oğlu da başka yere gitmesiyle acınacak bir ha-
le girdi.
BEŞİNCİSİ:
Dört senedir Üstadın çarşı içinde hizmeti-
ne bakan bir zat, birden sadâkatini bırakıp mesleğini de-
ğiştirdi. Birden şefkatsiz bir tokat yedi, bir senedir daha
çekiyor.
ALTINCISI:
Bir hocaya ait bir hâdisedir. Belki helâl et-
mez; biz de onu görmüyoruz. Tokatı şimdilik kaldı.
Bu vukuat nevinden hem çok var, hem Risale-i Nur a
karşı kusura binaen tokat olduğundan katiyen şüphemiz
kalmadı.
Risale-i Nur Şakirtlerinden
Emin, Tahsin, Hilmi
Evet, tasdik ediyorum.
Said Nursî
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 57 |
M
ÜHİM
P
ARÇALAR
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
ehemmiyetli:
önemli.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
gayet:
son derece.
hâdise:
olay.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kemal-i iştiyak:
istek ve arzu-
nun son derecesi, tam bir istek
ve arzu.
kemal-i takdir:
takdirin en
mükemmeli.
meftun:
tutkun, müptela, aşırı
bağlanmış.
meslek:
gidiş, tutulan yol, sis-
tem.
nev:
çeşit, tür.
refika:
kadın eş, karı.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
sebat:
sözünde durma, kararlı
olma, azimlilik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şefkat:
karşılıksız sevgi besle-
me, içten ve karşılıksız merha-
met.
şevk:
şiddetli arzu, istek; keyif,
neşe.
tarz:
biçim, şekil.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
vefat:
ölme.
vukuat:
vuku bulan şeyler,
hâdiseler, olaylar.
zat:
kişi, şahıs.