Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 86

olan bu senenin ve gelecek senenin aynı tarihini göster-
mekle o hasaretlerden, bahusus manevî hasaretlerden
kurtulmanın çare-i yegânesi iman ve a’mal-i saliha oldu-
ğu gibi; ve mefhum-i muhalifiyle o hasaretin de sebeb-i
yegânesi küfür ve küfran, şükürsüzlük, yani imansızlık,
fısk ve sefahet olduğunu gösterdi. Sure-i
p
ôr
°ün
©r
dGn
h
’ın aza-
met ve kudsiyetini ve kısalığıyla beraber gayet geniş ve
uzun hakaikın hazinesi olduğunu tasdik ederek, Cenab-ı
Hakka şükrettik.
Evet, âlem-i İslâm bu asrın hasareti olan bu dehşetli
İkinci Harb-i Umumîden kurtulmasının sebebi, Kur’ân’-
dan gelen iman ve a’mal-i saliha olduğu gibi; fakirlere ge-
len acı açlık ve kahtın sebebi, orucun tatlı açlığını çekme-
dikleri; ve zenginlere gelen hasarat ve zayiatın sebebi de,
zekât yerinde ihtikâr etmeleridir. Ve Anadolunun bir mey-
dan-ı harb olmamasının sebebi,
(1)
Gƒo
æ`n
e'
G n
øj/
òs
dG s
’p
G
kelime-i
kudsiyesinin hakikatini fevkalâde bir surette yüz bin in-
sanların kalblerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-
tü’n-Nur olduğunu, pekçok emarelerle ve şakirtlerinden
binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatleri ispat eder. Ez-
cümle, emarelerden biri, Risale-i Nur’a sıkıntı veren ve-
yahut hizmetinden çekilen pekçok adamların tokat yeme-
leri gibi, bu sene bu memleketin etrafında umumî bir tarz-
da Risale-i Nur’un intişarına sıkıntı verip şimdiki bir nevî
tevakkuf devresi vermek hatasıyla, şimdiki umumî bir se-
bebi olduğunu göstermesidir.
* * *
a’mal-i saliha:
salih ameller, Al-
lah’ın rızasına uygun yapılmış iyi
ve hayırlı işler.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
asr:
yüzyıl.
azamet:
büyüklük.
bahusus:
hususiyetle, en çok, he-
le.
çare-i yegâne:
tek çare, tek çıkar
yol.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
devre:
dönem.
ehl-i dikkat:
dikkatliler, dikkat sa-
hipleri.
ehl-i hakikat:
hakikati arzulayan-
lar, gerçeği bulup onun peşinden
gidenler; Allah adamı.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
ezcümle:
bu cümleden olarak.
fevkalâde:
olağanüstü.
fısk:
dinsizlik, ahlâksızlık.
gayet:
son derece.
hakaik:
hakikatler, doğrular, ger-
çekler.
hakikat:
gerçek, esas.
Harb-i Umumî:
genel harp, dünya
savaşı.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
hazine:
zengin ve değerli kaynak.
ihtikâr:
fazladan kazanç sağlamak
amacıyla, hayat için zarurî olan ih-
tiyaç maddelerini satın alıp fiyatı
artsın diye kırk gün veya daha faz-
la bir süre saklama.
iman:
inanç, itikat.
intişar:
yayılma, yaygınlaşma,
neşrolunma.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
kaht:
kıtlık sebebiyle meydana
gelen açlık.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kelime-i kudsiye:
mukaddes, yü-
ce söz.
kudsiyet:
kutsallık, mukad-
deslik, azizlik.
küfran:
iyilik bilmeme, görü-
len iyiliği unutma, nankörlük.
küfür:
imansızlık, dinsizlik.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mefhum-ı muhalif:
bir sözde
bizzat kast edilen mananın
tersinden anlaşılan, zıt anlam.
meydan-ı harp:
harp meyda-
nı, savaş meydanı, savaş alanı.
nevî:
çeşit, tür.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sebeb-i yegâne:
tek sebep.
sefahat:
yasak şeylere, zevk
ve eğlenceye aşırı derecede
düşkünlük.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şükür:
Allah’ın nimetlerine
karşı memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile Al-
lah’ı hamd etme.
tahkikî:
araştırma ve incele-
me ile ilgili, inandığı şeylerin
aslını, esasını bilerek inanma.
tarz:
biçim, şekil.
tasdik:
doğrulama, onaylama.
tevakkuf:
duraklama, durma.
umumî:
genel.
zayiat:
zarar ve ziyan; kayıp-
lar, yitikler.
1.
Ancak îman edenler… (Asr Suresi: 2.)
M
ÜHİM
P
ARÇALAR
| 86 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,76,77,78,79,80,81,82,83,84,85 87,88,89,90,91,92,93,94,95,96,...560
Powered by FlippingBook