Selâhaddin’in Fıkrasından Bir Parçadır
.............
Hem bir vakit, Tosya’dan Kastamonu’ya gelirken, be-
raberimde Risale-i Nur’un
Lem’alar’
ı ve
Şualar’
ı vardı.
Haşre dair bir mebhas okuyordum. Kamyon yokuşları tır-
manıyordu. Havanın ve makinenin harareti bana ağırlık
ve fikrime de “Bu Risale-i muazzam bir mu’cize-i
Kur’âniyedir; başka sahada mu’cize gösterebilir mi?
Hâlbuki mu’cize Enbiyalara mahsustur, Resul-i Ekrem
Aleyhisselatü Vesselamdan sonra mu’cize gösterilmeye-
cektir.” Mülahazası esnasında, kamyon müthiş sadmeler-
le üç taklada, yirmi beş-otuz metre yerden aşağıya yuvar-
landı. Şahadet getiriyordum. “Yaralımıyım?” diye kendi-
mi yokladım, yüzbin şükür hiçbir yaram yok. Korkarak
doğruldum. Şoförün kafası parçalanmış, “Ah! Of!” çeki-
yor. Etrafımı tetkik ettim; şoför tarafındaki camlar hurda-
haş olmuş; benim tarafımdaki ince cam bile kırılmamış.
O anda bunun büyük bir keramet olduğunu, mu’cize ol-
madığını ve bir daha böyle maceralı şeyleri tefekkür et-
memek için kerametkârâne Risale-i Nur’un bir tokadı ol-
duğunu anladım.
Risale-i Nur Şakirtlerinden
Salâhaddin Çelebi
* * *
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 329 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selam onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua
dair:
alakalı, ilgili
enbiya:
nebiler, peygamberler
fıkra:
kısım, bölüm
hararet:
sıcaklık
harp:
savaş
haşr:
kıyametten sonra bütün
insanların bir yere toplanma-
ları, Allah’ın ölüleri diriltip
mahşere çıkarması
hurdahaş:
param parça, kırık
dökük.
keramet:
Allah’ın velî kulların-
da görülen olağanüstü hâller
veya tabiatüstü hâdiseler
kerametkârane:
kerametli bir
şekilde, keramet gösterircesi-
ne.
mebhas:
bir bahisle ilgili yazı,
kısım, bölüm
mu’cize:
benzerini yapmak-
tan insanların aciz kaldığı şey
mu’cize-i Kur’âniye:
Kur’ân’a
ait mu’cize.
mülâhaza:
dikkatle ve tefer-
ruatıyla, inceden inceye dü-
şünme
müthiş:
dehşet veren, ürkü-
ten, dehşetli, korkunç
Resul-i Ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (asm).
risale-i muazzam:
muazzam,
büyük risale
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
sadme:
vuruş, vurma, çarpma.
şahadet:
İslâm’ın beş şartın-
dan biri olan kelime-i şehadet
getirme
şakirt:
talebe, öğrenci
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd et-
me
tazyik:
sıkıntı verme, baskı yapma
tefekkür:
derin düşünme; eşyanın
hakikatini, yaratıcının sırlarını kav-
ramak ve ibret almak için zihnen
ve kalben düşünme
terhis:
izin verme, serbest bırak-
ma
tetkik:
dikkatle araştırma, incele-
me