şehrini kendi karyeme arkadaş edip bütün emvatını ve
ehl-i imanın hayatta olanlarını hem kendim, hem Risale-i
Nur’un talebeleri, manevî kazançlarımıza hissedar etme-
ye karar verdik. Denizli Hapishanesini de, bir imtihan
medresemiz telakki ediyoruz. Ve bizimle alakadar hem
Denizli de, hem hapsinde umumuna ve hususan tam ada-
letini gördüğümüz mahkeme heyetine çok selam ve dua-
lar ederiz.
Said Nursî
* * *
(2)
o
¬o
JÉn
cn
ôn
Hn
h$G o
ân
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ`r
«n
?n
Y o
?n
Ós
°ùdn
G
(1)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°Sp
ÉH
Beşinci Nokta:
Risale-i Nur, bu Anadolu memleke-
tine, belâların def’ine ehemmiyetli bir vesiledir. Sadaka
nasıl belâyı def ediyor; onun intişarı ve okunması küllî bir
sadaka nevinde semavî ve arzî belâların def’ine vesile
olduğu çok emareler ve çok hâdiselerle tebeyyün etmiş.
Hatta Kur’ân’ın işaretiyle tahakkuk etmiş. Ve yazmasını
ve intişarını men etmek zamanlarında dört defa zelzele-
lerin başlaması ve intişarıyla durmaları ve Anadolu da ek-
ser yerlerde okunması Harb-i Umuminin Anadolu'ya gir-
memesine bir vesile olduğu Sure-i Ve l-Asr işaret ettiği
halde bu iki ay kuraklık zamanında mahkemenin Risale-i
Nur’un beraatine ve vatana menfaatli olduğuna dair ka-
rarını Mahkeme-i Temyiz tasdik ederek tam bir serbesti-
yetle Risale-i Nur’un intişarı ve okunmasını beklerken, bü-
tün bütün aksine olarak men edilmesi ve mahkemedeki
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 339 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
alâkadar:
ilgili, ilişki
arzî:
yerle ilgili, yere ait
belâ:
musibet, sıkıntı
beraat:
bereket:
mübareklik, bolluk,
saadet
dair:
alakalı, ilgili
def:
mani olma, kovma, orta-
dan kaldırma
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz
ehemmiyetli:
önemli
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri
ekser:
en çok, daha ziyade.
emare:
alâmet, belirti, nişan
emvat:
ölüler.
hâdise:
olay
Harb-i Umumî:
genel harp,
dünya savaşı
heyet:
kurul, komite
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hususan:
bilhassa, özellikle
intişar:
yayılma, yaygınlaşma,
neşrolunma
isrâ:
Kur’ân-ı Kerîm’in 17. sure-
sidir. Mekke’de nazil olmuştur
karye:
köy.
kusur:
eksiklik, noksan, özür
küllî:
umumî, genel, bütün
olan
Mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme karar-
1.
Her türlü kusur ve noksandan münezzeh olan Allah’ın adıyla.
2.
Allah’ın selâmı rahmeti ve berekâtı üzerinize olsun.
larının yolunda verilip verilmediği-
ni tetkik etmekle görevli makam,
yargıtay.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan
medrese:
ders okutulan yer
men:
yasak etme, engelleme
menfaat:
fayda
nev:
tür, çeşit
nokta:
konu ile ilgili bölüm
rahmet:
Allah’ın kullarını esirge-
mesi, onlara maddî ve manevî ni-
metler vermesi
sadaka:
Allah rızası için ihtiyaç sa-
hibi fakirlere yapılan yardım
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme
semavî:
semaya ait, gökten gelen;
Allah tarafından olan, İlâhî
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
sure-i Ve’l-Asr:
Asr suresi
tahakkuk:
gerçekleşme, kesinleş-
me
talebe:
öğrenci
tasdik:
doğrulama, onaylama
tebeyyün:
meydana çıkma, gö-
rünme, belli olma, anlaşılma.
telâkki:
anlama, kabul etme
tenzih:
Allah’ı şanına lâyık olma-
yan şeylerden, her türlü eksik ve
noksandan uzak ve yüce tutma,
münezzeh sayma.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
Cenab-ı Hakk’ı şanına layık ifade-
lerle anma
umum:
bütün
vesile:
aracı, vasıta
zelzele:
yer sarsıntısı, deprem