her tarafta daima namazlardan sonra pek çok duaların
akim kaldığı ve herkes meyusiyetinden derd-i maişet en-
dişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regaip –bütün
ömrümde hiç işitmediğim ve başkalar da işitmediği– üç
saatte yüz defa, belki fazla tekrarla melek-i ra'dın yüksek
ve şiddetli tesbihatıyla öyle bir rahmet yağdı ki, en mu-
annide dahi Leyle-i Regaip'in kudsiyetini ve Hazret-i Ri-
salet'in bir derece, bir cihette alem-i şahadete teşrifinin
umum kainatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette
ve Rahmeten li'l-Alemin olduğunu ispat etti ve kainat o
geceyi alkışlıyor diye gösterdi.
Acaba, dualarımızda Isparta bu memleketle beraberdi,
bu yağmurda hissesi var mı, merak ediyorum. Şimdiye
kadar çok emarelerle Risale-i Nur bir vesile-i rahmet ol-
masından, bu rahmet ima eder ki, herhalde bir fütuhatı
perde altında vardır ve belki serbestiyetine bir işarettir.
(HAŞİYE)
Hem burada
Lem’alar
’ın verdiği iştiyak cihetiyle
yazıcıların çoğalması, inşaallah bir nevi makbul dua hük-
müne geçti.
Risale-i Nur Talebeleri namına
Evet
Evet
Mehmed
Ceylan
Duanıza Muhtaç kardeşiniz
Said Nursî
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 341 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
âlem-i şahadet:
gözle gördü-
ğümüz, şahit olduğumuz
âlem, kâinat.
cihet:
yön
derd-i maişet:
geçim derdi ve
zorluğu, geçim sıkıntısı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz
emare:
alâmet, belirti, nişan
fütuhat:
zaferler, fetihler, gali-
biyetler
Hazret-i Risâlet:
Peygamberi-
miz Hz. Muhammed.
hükmüne:
yerine, değerine
ima:
işaretle anlatma, üstü ka-
palı ifade etme
iştiyak:
aşırı isteme, çok fazla
arzu etme
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler
kudsiyet:
kutsallık, mukad-
deslik, azizlik
Leyle-i Regaip:
Regaip Gecesi,
Recep ayının ilk Cuma gecesi.
makbul:
kabul edilmiş, geçerli
melek-i ra’d:
gök gürültüsü ile
vazifeli, görevli melek.
me’yusiyet:
ümitsizlik.
muannit:
inatçı, ayak direyen.
nazar-ı ehemmiyet:
pek
önemli görerek, pek mühim
olduğunu düşünerek olan ba-
kış.
rahmet:
lütuf, nimet, faydalı
yağmur için söylenir
rahmeten li’l-âlemîn:
bütün
âlemlere rahmet olan, Hz. Mu-
hammed (asm).
talebe:
öğrenci.
tahakkuk:
gerçekleşme, ol-
ma; delil ile ispat edilme, ke-
sinleşme
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı
Hakkın bütün noksan sıfatlar-
dan uzak ve bütün kemal sı-
HAŞİYE:
Sonra tahakkuk etti ki; aynı zamanda hem fütühatı hem ser-
bestiyeti perde altında tahakkuk etmiş.
fatlara sahip olduğunu ifade eden
sözler.
teşrif:
şereflendirme, şeref verme
umum:
bütün
vesile-i rahmet:
rahmeti kazan-
ma sebebi