Çünkü onlar, Risale-i Nur’dan aldıkları iman-ı tahkikî
derslerinin nuruyla ve gözüyle, her şeyde rahmet-i İlâhi-
yenin izini, özünü, yüzünü görüp her şeyde kemal-i hik-
metini, cemal-i adaletini müşahede ettiklerinden, kemal-i
teslimiyet ve rızayla, rububiyet-i İlâhiyenin icraatından
olan musibetlere karşı teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar,
rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i İlâhiyeden daha ileri
şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler.
İşte bu hakikate binaen, değil yalnız hayat-ı uhreviye-
nin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve lezzetini iste-
yenler, hadsiz tecrübeleriyle, Risale-i Nur’un imanî ve
Kur’ânî derslerinde bulabilirler ve buluyorlar.
Said Nursî
®
azap:
eziyet, işkence; büyük sıkın-
tı, şiddetli acı
binaen:
-den dolayı, bu sebepten
cemal-i adalet:
adalet güzelliği,
Cenab-ı Allah’ın varlıklara rah-
metiyle adilâne muamele et-
mesi.
elem:
dert, üzüntü, maddî-
manevî ıztırap
hadsiz:
sınırsız, sonsuz
hayat-ı uhreviye:
uhrevî ha-
yat, ahirete ait olan hayat.
icraat:
işler
iman-ı tahkikî:
tahkikî iman,
imana dair bütün meseleleri
inceleyip delil ve bürhan ile
inanma.
imanî:
imana dair olan, imanla
ilgili
kemal-i hikmet:
hikmetin
mükemmelliği, tam ve eksik-
siz bir hikmet, mükemmel
hikmet ve gaye.
kemal-i rıza:
tam razı ve hoş-
nut olarak
kemal-i teslimiyet:
tam bir
teslim oluş, boyun eğiş
Kur’ânî:
Kur’an’a
ait,
Kur’an’dan gelen
merhamet-i İlâhiye:
Allah’ın
merhameti
musibet:
felaket, bela
müşahede:
bir şeyi gözle gör-
me, seyretme
nur:
aydınlık, parıltı, ışık
rahmet-i İlâhîye:
Allah’ın son-
suz rahmeti, İlâhî rahmet.
rıza:
razı olma, hoşnutluk
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin eser-
lerinin adı.
rububiyet-i İlâhîye:
Allah’ın
terbiye ediciliği.
saadet:
mutluluk
şefkat:
acıyarak ve esirgeye-
rek sevme, içten ve karşılıksız
merhamet
teslimiyet:
teslim olma, bo-
yun eğiş
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 322 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ