Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 309

ve bir saat hakikî tefekkür-i imanî bir sene taat hükmüne
geçtiği gibi, inşaallah onların sıkıntıları da öyle sevaba me-
dar olur. Onlar da, merak edip teessürle değil, ferah ve
sürurla karşılamalı. Fakat Hazret-i İmam-ı Ali (
RA
) iki kere
(1)
r
än
Qs
ƒn
æn
J Gv
ôp
°S @ k
án
fÉn
«n
H Gv
ôp
°S
demesine binaen, biz her vakit
ihtiyatlı olmak ve tam sakınmak vaziyetini muhafaza et-
meğe mükellefiz.
Risale-i Nur’un mensupları, şuur ve ihtiyarları haricin-
de birbiriyle münasebettar, birbirinin hâdiseleriyle alâka-
dar olduğuna bir delil de bugünlerde oldu. Şöyle ki:
Oradaki hâdisenin vukuundan bugüne kadar, buradaki
muhtelif tabakalardaki talebelerin vaziyetleri ehemmiyetli
bir hâdise yüzünden değişmiş gibi çekinmek ve münafık-
ların nazarını kendilerine ve bizlere celb etmemek için te-
vakkuf devresi geçti. Hem, Nazif gibi bir çok zatın rüya-
larının tabirleriyle, sizin hâdiseniz olduğunu anladık.
Umum kardeşlerimize birer birer ve hususan musibet-
zedelere selam ve dua ediyoruz. Cenab-ı Hak onları ça-
buk kurtarıp
(HAŞİYE)
vazifelerinin başına geçirsin. Amin.
Kardeşiniz
Said Nursî
* * *
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 309 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
alâkadar:
ilgili, ilişki
amin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
bilhassa:
özellikle
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten
celp:
çekme, kendine çekme
Cudî:
Hz. Nuh’un (as) tufandan
sonra gemisi ile sahil-i selâme-
te çıktığı dağın ismi; Şırnak ili-
ne 6 kmmesafededir.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, burhan
devre:
dönem
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz
ehemmiyetli:
önemli
ferah:
gönül açıklığı, sevinç,
sevinme.
hâdise:
olay
hakikî:
gerçek
hariç:
dışarı
hârika:
olağanüstü
hükmüne:
yerine, değerine
ihtiyar:
irade, tercih; kendi is-
tek ve arzularına göre hareket
etme
ihtiyat:
uzak görüşlü olma,
geleceği düşünerek tedbirli
hareket etme
inşaallah:
‘Allah izin verirse’
manasında kullanılan bir dua
medar:
sebep, vesile
mensup:
bir şeye veya kimse-
ye bağlı olan, üye
muhafaza:
koruma
1.
Gizlice nurlanır. Sırlı bir beyan olarak.
HAŞİYE
: Bu dua harika bir surette kabul oldu pek çabuk kurtuldular.
muhtelif:
türlü türlü, çeşitli
musibetzede:
musibet görmüş,
felâkete uğramış, belâya, kazaya
uğrayan.
mükellef:
sorumlu ve yükümlü
olan, bir şeyi yapmaya mecbur
olan, vazifeli
münafık:
nifak sokan, arabozucu;
kalbinde küfrü gizlediği halde
Müslüman görünen
münasebettar:
ilgili, alâkalı
nazar:
bakış, dikkat
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme
Sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
suret:
biçim, şekil, tarz
sürur:
sevinç, mutluluk
şuur:
bilinç
taat:
itaat etme, Allah’ın emirlerini
yerine getirip yasaklarından kaçın-
ma
tabaka:
derece, kat
tabir:
yorum, yorumlama.
talebe:
öğrenci
teessür:
kederlenme, üzülme, acı
duyma
tefekkür-i imaniye:
imanî mese-
lelerin düşünülmesi, tefekkür edil-
mesi.
tevakkuf:
duraklama, durma
umum:
bütün
vazife:
görev
vaziyet:
durum
vuku:
olma, gerçekleşme, meyda-
na gelme
zat:
kişi, şahıs
1...,299,300,301,302,303,304,305,306,307,308 310,311,312,313,314,315,316,317,318,319,...560
Powered by FlippingBook