Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 301

istedikleri hâlde, Hazret-i Esedullah Ali Kerremallahu
Vechehu ve Gavs-ı Azam gibi çok manevî üstadlarımızın
manevî yardımlarıyla akim kalıp, hatta o memurları aley-
himize değil, lehimize manevî darbeleriyle çevirdiler.
(1)
»
u
Hn
Q p
?°r
†n
a r
øp
e Gn
ò'
g! o
ór
ªn
ër
dn
G p
?r
dn
G o
?r
dn
G
Mektubu mütalâa ettik. Aciptir ki, bizim kusurumuzdan
ve ufacık ihtiyatsızlığımızdan gelen o tesirsiz cereyanı ha-
ber veriyor gördük. Çünkü, “Bir kısım avam-ı nas ve
bid’alara tabi bir kısım ulema-i zahir, hakikaten kendileri-
nin pis ve dalâlet bataklığından giden yollarında arkadaş-
lık etmeyen ve bir cadde-i kübrayı bulan Risaletü’n-Nur
Şakirtlerini zemmediyor” diye sizden gelen o mektup ha-
ber veriyordu. Hakikaten öyle oldu. Mektuptan birgün
sonra, merakı mucip üzerimizde hiçbir tesir kalmadı.
Talebeniz
Hafız Mustafa
* * *
EMİN VE FEYZİ’NİN ISPARTA’DAKİ
KARDEŞLERİNE YAZDIĞI BİR FIKRADIR
Evet, Isparta’da bulunan kardeşlerimizin haber verdik-
leri bu ehemmiyetli hâdise-i taarruziyeye teşebbüs vukuu
zamanında muhaberemiz kesildiği halde, mütemadiyen
her vakit Üstadımız, aynı taarruza maruz bulunuyoruz gi-
bi bizi (yani Feyzi ve Emin’i) ikaz ediyordu. “Dikkat edi-
niz, dört cihetle bize taarruz var. Demir gibi sebat ediniz;
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 301 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
akim:
neticesiz, sonu yok, ba-
şarısız.
aleyh:
karşı, karşıt.
avam-ı nâs:
insanların ilmî, ir-
fanı kıt, okuma yazması az,
fikren zayıf olanları.
bid’a:
dinin aslına uymayan
adet ve uygulamalar.
cadde-i kübra:
en büyük cad-
de, en selametli yol, Kur’an yo-
lu.
cereyan:
akım, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cihet:
yön.
dalâlet:
iman ve İslâmiyet’ten
ayrılmak, azmak.
ehemmiyetli:
önemli.
fıkra:
kısım, bölüm.
Gavs-ı Azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazretle-
rinin namı.
hâdise-i taarruziye:
sataşma,
ilişme hâdisesi, olayı.
hakikaten:
hakikat olarak,
doğrusu, gerçekten.
ihtiyat:
uzak görüşlü olma,
geleceği düşünerek tedbirli
hareket etme.
ikaz:
uyarı.
kerremallahu vechehu:
Allah
veçhini mükerrem kılsın, anla-
mında dua olup Hz. Ali çocuk-
luktan beri, Allah’a secde etti-
ğinden; hiç putlara secde ve
ibadet etmediği için onun ismi
1.
Milyon kere elhamdülillah. Bu Rabbimin fazlındandır.
anıldığında söylenir.
leh:
onun tarafına, ondan yana, bi-
rinin faydası için yapılan hareket.
manevî:
manaya ait, maddî olma-
yan.
maruz:
bir şeyin etkisi ve tesiri al-
tında bulunma.
mucip:
icap eden, gerektiren.
muhabere:
haberleşme.
mütalâa:
bir şeyi etraflıca düşün-
me, tetkik etme.
mütemadiyen:
sürekli olarak, de-
vamlı.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi, Bedi-
üzzaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
sebat:
sözünde durma, kararlı ol-
ma, azimlilik.
şakirt:
talebe, öğrenci.
taarruz:
saldırma, sataşma, ilişme.
tâbi:
birinin arkasından giden, ona
uyan.
talebe:
öğrenci.
tesir:
etki.
teşebbüs:
girişim, bir işi yapmak
için harekete geçme.
ulema-yı zahir:
şeriatın mana ve
esrarından daha çok, zahirini ve
hükümlerini bilen âlimler.
vuku:
olma, gerçekleşme, meyda-
na gelme.
zem:
yerme, kınama, ayıplama.
1...,291,292,293,294,295,296,297,298,299,300 302,303,304,305,306,307,308,309,310,311,...560
Powered by FlippingBook