Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 295

Üstadımız dedi ki: Ferman geldi diye Kur’ân çıktı. Şim-
di de,
Kur’ân’ın Hizbü’l-Ekber’
i geldi. Üstünde ferman
tuğrası bulunduğundan, Risale-i Nur’un heyetine beşaretli
ve medar-ı feyiz ve terakki bir ferman-ı Rabbanî hükmü-
ne geçeceğini rahmet-i İlâhiyeden bekleriz. Hem bu ta-
birden az sonra sizlerin kıymettar hediyelerinizi aldık ki,
rüyanın tam tabiri çıktı. Orada bulunan umum kardeşle-
rimize selam, arz-ı hürmet eder, dualarınızı isteriz.
Risale-i Nur Talebelerinden
Emin, Feyzi
* * *
Isparta’ya gönderilen bir mektup,
Aziz, Sıddık Kardeşlerim,
Namaz tesbihatının sırrına göre, nasıl ki namazdan
sonra tesbih ve zikir ve tehlille bir hatme-i muazzama-i
Muhammediye (
ASM
) ve zikir ve tesbih eden ve ruy-i
zemin kadar geniş bir halka-i tahmidat-ı Ahmediye (
ASM
)
dairesine tasavvuran ve niyeten girmek medar-ı füyuzat
olduğu gibi, biz dahi, Risale-i Nur’un geniş dairesine ve
halka-i envarında ders alan ve çalışan binler masum
lisanların ve mübarek ihtiyarların dualarına ve amal-i
salihalarına hissedar olmak ve âmin demek hükmünde
olan, tayy-ı mekân ederek, gıyaben omuz omuza, diz dize
bulunmak hayaliyle ve niyetiyle ve tasavvuruyla kendimizi
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 295 |
G
ÜZEL
M
EKTUPLAR
a’mal-i saliha:
salih ameller,
Allah’ın rızasına uygun yapıl-
mış iyi ve hayırlı işler.
âmin:
Yâ Rabbi! Öyle olsun,
kabul eyle!” anlamında dua-
nın sonunda söylenir.
arz-ı hürmet:
hürmet, saygı
gösterme, saygı duyduğunu
bildirme.
aziz:
izzetli, muhterem, say-
gın.
beşaret:
müjde.
daire-i ders:
ders dairesi.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ferman-ı Rabbanî:
her şeyi
terbiye ve idare eden Allah’ın
emri, buyruğu.
hakikî:
gerçek.
halka-i envar:
nurlardan
meydana gelmiş halka.
halka-i tahmidat-ı Ahmedi-
ye:
Peygamberimizin Allah’ı
övüp hamd etmelerinden olan
halka.
hatme-i muazzama-i Mu-
hammediye:
Hz. Muhammed
(asm) okunan bütün dua, sala-
vat, tesbih ve tehliller.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
heyet:
şekil, suret, görünüş.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
hükmüne:
yerine, değerine.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
lisan:
dil.
masum:
suçsuz, günahsız, saf,
temiz.
medar-ı feyiz:
feyiz sebebi,
bereketlenme, nurlanma, fay-
dalanma sebebi, inayet vesile-
si.
medar-ı füyuzat:
feyizlerin
sebebi, inayet vesilesi.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
niyeten:
niyet olarak.
rahmet-i İlâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti, İlâhî rahmet.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
rûy-i zemin:
yeryüzü.
selâm:
barış, rahatlık, selamet ve
esenlik dileme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı ve
hakikati tereddütsüz kabullenen.
sır:
gizli hakikat.
tabir:
yorum, yorumlama.
talebe:
öğrenci.
tasavvur:
bir şeyi zihinde düşün-
me, tasarlama
tasavvuren:
tasavvur olarak, zi-
hinde tasarlamak suretiyle.
tayy-ı mekân:
mekanı ortadan
kaldırma, mekanı atlarcasına geç-
me.
tehlil:
Allah’dan başka ilâh olma-
dığını ifade etme; lâ ilâhe illâllah
sözünü tekrarlama, lâ ilâhe illâllah
deme.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tutma,
Cenab-ı Hakk’ı şanına layık ifade-
lerle anma.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-ı Hak-
kın bütün noksan sıfatlardan uzak
ve bütün kemal sıfatlara sahip ol-
duğunu ifade eden sözler.
umum:
bütün.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak dua
etme, Allah’ı anma.
1...,285,286,287,288,289,290,291,292,293,294 296,297,298,299,300,301,302,303,304,305,...560
Powered by FlippingBook