tesbih çektiklerini manen hisseder. O azamet ve ulviyet-
le
(1)
$G n
¿Én
ër
Ño
°S @ $G n
¿Én
ër
Ño
°S
der.
Sonra o serzakirin emr-i manevîsiyle, ona ittibaen
(2)
!o
ór
ªn
ër
dn
G @ !o
ór
ªn
ër
dn
G
dediği vakit, o halka-i zikrin ve o
çok geniş dairesi bulunan hatme-i Ahmediyenin (
ASM
) da-
iresinde yüz milyon müritlerin
! o
ór
ªn
ër
dn
G @! o
ór
ªn
ër
dn
G
’ların-
dan tezahür eden azametli bir hamdi düşünüp içinde
!o
ór
ªn
ër
dn
G @ p
!o
ór
ªn
ër
dn
G
ile iştirak eder.
Ve hakeza
(3)
o
ôn
Ñr
cn
G *n
G @ o
ôn
Ñr
cn
G *n
G
ve duadan sonra
(4)
*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’@*G s
’p
G n
¬'
dp
G n
B ’
otuz üç defa o tarikat-i Ahme-
diyenin (
ASM
) halka-i zikrinde ve hatme-i kübrasında o
sabık manayla o ihvan-ı tarikatı nazara alıp o halkanın
serzakiri olan zat-ı Ahmediye (
ASM
) müteveccih olup
(5)
$G n
?ƒo
°Sn
QÉn
j n
?r
«n
?n
Y m
?n
Ón
°S p
?r
dn
G o
?r
dn
Gn
h m
In
Ón
°U p
?r
dn
G o
?r
dn
G
’der, di-
ye anladım ve hissettim ve hayalen gördüm.
Demek tesbihat-ı salâtiyenin çok ehemmiyeti var.
Said Nursî
* * *
Hafız Ali’nin bu defaki mektubunda çok mübarek du-
aları bizi en derin ruhumuzdan mesrur edip şükre sevk
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât ve
selam onun üzerine olsun’ anla-
mında Hz. Muhammed’e dua.
Allahü ekber:
Allah en büyük ve
en yücedir.
azamet:
büyüklük.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
ehemmiyet:
önem, değer, kıy-
met.
emr-i manevî:
maddî olmayan;
derunî, ruha ait olan emir, iş.
hâkezâ:
böylece, bunun gibi.
halka-i zikr:
zikir halkası, zikir es-
nasında daire şeklinde oturma.
hatme-i Ahmediye:
Peygamberi-
miz’in (asm) gösterdiği şekilde
okunan belirli zikir ve dualar.
hatme-i kübra:
büyük ve geniş
toplulukla okunan belirli ayet, ha-
dis ya da dualar.
hayalen:
hayalî bir şekilde.
ihvan-ı tarikat:
tarikat kardeşleri,
aynı tarikate mensup olan kimse-
ler.
iştirak:
katılma, ortak olma.
ittibaen:
ittiba ederek, tabi olarak,
uyarak.
lâ ilâhe illallah:
Allah’tan başka
ilah yoktur.
manen:
mana bakımından, mana-
ca.
mesrur:
sevinçli, memnun.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mürit:
tarikatta bir şeyh ve mürşi-
de bağlanarak tarikat usul ve
âdetleri ile tasavvufî hakikatleri
öğrenen kimse.
müteveccih:
bir cihete dönen, yö-
nelen.
nazar:
bakış, dikkat.
ruh:
can.
sabık:
geçmiş.
serzakir:
zikredenlerin başı.
sevk:
yöneltme
sübhanallah:
Allah her türlü ek-
siklikten uzak ve bütün üstün sı-
fatlara sahiptir demek, tesbih et-
mek.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hal ile Allah’ı hamd et-
me.
tarikat-ı Ahmediye:
Hz. Muham-
med’in (s.a.v) tarikati olan sün-
net yolu.
tesbih:
Allah’ı bütün kusur ve
noksan sıfatlardan uzak tut-
ma, Cenab-ı Hakk’ı şanına la-
yık ifadelerle anma.
tesbihat-ı salâtiye:
namaz
tesbihleri, namazla ilgili zikirler
ve dualar.
tezahür:
görünme, belirme,
ortaya çıkma.
ulviyet:
ulvilik, yücelik, yük-
seklik.
zat-ı Ahmediye:
Hz. Peygam-
berin zatı, kişiliği.
1.
Allah her türlü kuzur ve noksandan münezzehtir. Allah her türlü kuzur ve noksandan
münezzehtir.
2.
Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur. Ezelden ebede
her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur.
3.
Allah en büyüktür, en yücedir. Allah en büyüktür, en yücedir.
4.
Allah’tan başka hiçbir İlâh yoktur. Allah’tan başka hiçbir İlâh yoktur.
5.
Milyon salât ve milyon selâm senin üzerine olsun ey Allah’ın Resûlü!
P
ARLAK
F
IKRALAR
| 288 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ