Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 114

Eğer
m
In
ôn
én
°T r
øp
e
’deki
I
,
I
kalsa, o vakit makam-ı cifrîsi
dokuz yüz doksan üç eder, tevafuka zarar vermeyen cüz’î
ve sırlı beş farkla
Risaletü’n-Nur
adedi olan dokuz yüz
doksan sekize tevafukla, manasının dahi muvafakatına bi-
naen ona işaret eder.
• Dördüncü cümlesi
(1)
/
?p
Qƒo
æp
d *G …p
ór
¡n
j m
Qƒo
f '
¤n
Y l
Qƒo
f
’dir ki,
dokuz yüz doksan dokuz ederek, sırlı birtek farkla
Risale-
tü’n-Nur
adedi olan dokuz yüz doksan sekize tevafukla,
manasının kuvvetli münasebetine binaen, işaret derece-
sinde remzeder.
• Beşinci cümlesi,
(2)
o
ABÉ°n
ûn
j r
øn
e
cümlesi gayet cüz’î bir fark-
la Risaletü’n-Nur Müellifinin ismiyle meşhur bir lâkabına
tevafukla, manası baktığı gibi, bakıyor. Eğer
o
ABÉ°n
ûn
j
’daki
mukadder zamir izhar edilirse,
o
? o
ABÉ°n
ûn
j r
øn
e
olur, tam tamı-
na tevafuk eder.
Bu ayet, nasıl ki
Risalei’n-Nur
’a ismiyle bakıyor; öyle
de, tarih-i telifine ve tekemmülüne tam tamına tevafukla
remzen bakıyor.
(3)
m
án
LÉn
Lo
R »/
a o
ìÉn
Ñ°r
üp
ªr
dn
G l
ìÉn
Ñ°r
üp
e Én
¡«/
a m
Iƒ'
µ
°r
ûp
ªn
c
cümlesi
m
Iƒ'
µ°r
ûp
ªn
c
’deki
tenvin
vakıf yeri olmadığından
nun
sayıl-
mak ve
m
án
LÉn
Lo
R »/
a
vakıf yeri olduğundan
I
,
g
olmak ci-
hetiyle bin üç yüz kırk dokuz ederek, Resaili’n-Nur’un en
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümlesi.
binaen:
-den dolayı, bu sebepten.
cihet:
yön.
cüz’î:
küçük, az.
Furkan-ı Hakîm:
doğruyu yanlış-
tan ayıran hikmetli Kur’ân.
izhar:
gösterme, belirtme.
kandil:
lamba.
lâkap:
ünvan.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam, ci-
fir hesabına göre ulaşılan netice,
sayı değeri.
mukadder:
takdir edilmiş.
muvafakat:
müsaade etme, kabul
etme.
müellif:
eser telif eden, yazan.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
remz:
işaret, gizli ve kapalı bir
surette ifade etme.
remzen:
remiz ile, işaret ede-
rek, işaretle.
Risaletü’n-Nur:
Nur Risalesi,
Bediüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin adı.
sır:
gizli hakikat.
Sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldı-
ğı 114 bölümden her biri.
tarih-i telif:
eserin yazılış tari-
hi.
tekemmül:
olgunlaşma, ke-
male erme, mükemmelleşme.
tenvin:
Arapça bir kelimenin
sonunu nun gibi okutmak
üzere konulan işaret; kelime-
nin sonuna iki üstün (en), iki
esre.
tevafuk:
uygunluk; belli sıra,
ölçü ve münasebetler içerisin-
de birbirine denk gelme.
vakıf:
Arapça bir kelimenin
sonunu harekesiz olarak oku-
ma.
1.
O nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nûruna kavuşturur. (Nur Suresi: 35.)
2.
Dilediğini. (Nur Suresi: 35.)
3.
Bir lamba yuvası gibidir ki, onda bir kandil vardır. Kandil de cam fânus içindedir. (Nur Sure-
si: 35.)
B
İRİNCİ
Ş
UA
| 114 | SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ
1...,104,105,106,107,108,109,110,111,112,113 115,116,117,118,119,120,121,122,123,124,...560
Powered by FlippingBook