Sikke-i Tasdik-i Gaybi - page 109

Birinci Şua
(1)
o
Ú/
©n
à°r
ùn
f /
¬p
Hn
h@
W
İki acip suale karşı def’aten hatıra gelen garip cevap-
tır.
BİRİNCİ SUAL:
Denildi ki: “Fatiha ve Yâsin ve hatm-i
Kur’ânî gibi okunan virtler, kudsî şeyler, bazan hadsiz öl-
müş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Hâlbuki böyle cüz’î bir-
tek hediye an-ı vahidde hadsiz zatlara yetişmek ve her
birisine aynı hediye düşmek, tavr-ı aklın haricindedir.”
ELCEVAP:
Fatır-ı Hakîm, nasıl ki unsur-i havayı keli-
melerin berk gibi intişarlarına ve tekessürlerine bir mez-
raa ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minare-
de okunan ezan-ı Muhammedî (
ASM
), umum yerlerde ve
umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de, oku-
nan bir Fatiha dahi, meselâ umum ehl-i iman emvatına
aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz
hikmetiyle manevî âlemde, manevî havada çok manevî
elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş, fıtrî telsiz
telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor. Hem nasıl ki bir
lâmba yansa, mukabilindeki binler âyineye, her birine
tam bir lâmba girer; aynen öyle de, bir Yasin-i Şerif
olmayan.
meselâ:
örneğin.
mezraa:
tarla, ekilecek yer.
mukabil:
karşılık.
nihayetsiz:
sonsuz, sınırsız.
sual:
soru.
tavr-ı akıl:
akıl çizgisi, akıl ölçüleri.
tekessür:
çoğalma, kesretli olma.
umum:
bütün.
unsur-ı hava:
hava unsuru.
vasıta:
aracı, aracılık.
vird:
zikir; belli zamanlarda, belli
sayıda, belli duaların zikir olarak
belli biçimde ve düzenli şekilde
okunması.
Yasin-i Şerif:
şerefli Yasin suresi.
zat:
kişi, şahıs.
acip:
tuhaf, hayrette bırakan.
âlem:
varlık tabakalarından
her biri.
an-ı vahit:
pek az, pek kısa bir
süre, bir an.
âyine:
ayna.
berk:
şimşek.
cüz’î:
küçük, az.
def’aten:
birdenbire, bir defa-
da, âni olarak.
ehl-i iman:
inananlar, iman
sahipleri.
elcevap:
cevap olarak.
emvat:
ölüler.
ezan-ı Muhammedî:
Hz. Mu-
hammed’in tebliğ ettiği dinin
ezanı.
Fâtır-ı Hakîm:
her şeyi bir
maksada uygun ve hikmetle
benzersiz bir şekilde yaratan
Allah (c.c.).
fıtrî:
tabiî, doğal.
garip:
tuhaf, hayret verici.
hadsiz:
sınırsız, sonsuz.
hariç:
dışarı.
hatm-i Kur’ânî:
Kur’ân-ı Ke-
rim’i baştan sona okuyup bi-
tirme.
hikmet:
İlâhî gaye, yüksek bil-
gi, fayda.
intişar:
yayılma, dağılma.
istihdam:
bir hizmette kullan-
ma, çalıştırma.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kudsî:
mukaddes, yüce.
manevî:
manaya ait, maddî
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Ve ondan yardım dileriz.
SİKKE-İ TASDİK-İ GAYBÎ | 109 |
B
İRİNCİ
Ş
UA
1...,99,100,101,102,103,104,105,106,107,108 110,111,112,113,114,115,116,117,118,119,...560
Powered by FlippingBook