Muhakemat - page 203

Şu “nükte” ve “nokta”ları bildikten sonra, geniş ve
muhakemeli ve müdakkik bir zihinle dinle ki:
Muhammed-i Haşimî Aleyhissalâtü Vesselâm, ümmi-
yeti ve adem-i kuvvet-i zahiresi ve adem-i hâkimiyeti ve
adem-i meyl-i saltanat ile beraber, gayet hatarlı mevaki-
de kemal-i vüsuk ile teşebbüs ederek efkâra galebe et-
mekle, ervaha tahabbüp ve tabayia tasallut, gayet kesîre
ve müstemirre ve rasiha ve me’lûfe olan âdat ve ahlâk-ı
vahşiyâneyi esasıyla hedmederek, onların yerine ahlâk-ı
âliyeyi gayet metîn bir esas ile, lâhm ve demlerine karış-
mış gibi tesis etmekle beraber, zaviye-i vahşette hâmid
olan bir kavimdeki kasavet-i vahşiyeyi ihmad ve hissiyat-ı
dakikayı tehyiç, evet, hissiyat-ı âliyeyi ikaz ve cevher-i in-
saniyetlerini izhar etmekle beraber evc-i medeniyete bir
zaman-ı kasîrde is’ad ederek, şark ve garpta oturmuş bir
devlet-i cesimeyi bir zaman-ı kalilde teşkil edip, ateş-i
cevval gibi, belki nur-i nevvar gibi veyahut asa-i Mûsa gi-
bi, sair devletleri bel’ ve imha derecesine getirdiğinden,
basar-ı basireti kör olmayanlara sıdkını ve nübüvvetini ve
hak ile temessükünü göstermiştir. İşte eğer sen görmez-
sen, seni insanların defterinden sildirecektir.
Dördüncü Meslek
sahife-i müstakbelden, lâsiyyema mesele-i şeriattır. İş-
te dört nükteyi nazar-ı dikkatten dûr etmemelisin.
Birincisi:
Bir şahıs dört veya beş fende meleke sa-
hibi ve mütehassıs olmaz; meğer harika ola…
is’ad etme:
mes’ut etme, kutlu
kılma, mutlu yapma.
izhar:
ortaya koyma, açı€a çıkar-
ma, gösterme.
kasavet-i vahşiye:
vahşet dere-
cesinde bir kalb katılı€ı.
kavim:
millet; aralarında dil, âdet,
örf, kültür birli€i olan insan toplu-
lu€u.
kemal-i vüsuk:
inanmanın son
derecesi, tam bir itimat.
kesire:
çok, çok olan.
lâhm:
et.
lâsiyyema:
hususan, özellikle.
me’lûfe:
alışılmış olan.
mesele-i şeriat:
şeriatın mesele-
si.
mevaki:
mevkiler, yerler.
müdakkik:
tetkik eden, inceden
inceye araştıran.
muhakeme:
akıl yürütüp do€ru
netice elde edebilme, tartma, de-
€erlendirme, yargılama.
Muhammed-i haşimî:
Haşimî sü-
lalesinden olan Hz. Muhammed
(
ASM
).
müstemirre:
sürekli, devamlı;
sa€lam, metin.
mütehassıs:
bir ilim dalında veya
bir meslekte derin bilgi sahibi
olan, uzman.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
nübüvvet:
nebilik, peygamberlik,
Allah elçili€i.
nükte:
ince manalı, ancak dikkat-
le anlaşılabilen mana veya söz.
nur-i nevvar:
çok parlak olan
nur.
rasiha:
sa€lam, temeli kuvvetli.
sahife-i müstakbel:
ilerideki sa-
hife, gelecek olan sahife.
sair:
di€er, başka, öteki.
şark:
do€u, do€u bölgeleri.
sıdk:
do€ruluk.
tabayi:
mizaçlar, tabiatlar, huylar,
yaratılışlar.
tahabbüp:
Sevgi gösterme, mu-
habbet etme.
tasallut:
birini rahatsız etme, mu-
sallat olma, hükmü altına alma.
tehyîç:
heyecanlandırma, heye-
cana getirme.
temessük:
yapışma, sarılma, sıkı-
ca tutunma.
teşebbüs:
girişim, bir işi yapmak
için harekete geçme.
tesis:
, meydana getirme.
teşkil:
oluşturma, şekillendirme.
ümmiyet:
okuma yazma bilme-
me.
zaman-ı kalil:
az zaman.
zaman-ı kasîr:
çok kısa zaman.
zaviye-i vahşet:
vahşet bakımın-
dan, vahşet köşesi.
MuhakeMat | 203 |
u
nsuru
l
-a
kîde
âdat:
âdetler, görenekler,
alışkanlıklar, gelenekler.
adem-i hâkimiyet:
hükme-
dememek, hâkim olamamak.
adem-i kuvvet-i zahire:
gö-
rünürde var olmayan kuvvet,
kuvvetsiz görünmek.
adem-i meyl-i saltanat:
sal-
tanatı istememek, saltanat
arzusunun olmaması.
ahlâk-ı âliye:
yüksek ahlâk,
yüce ahlâk, üstün ahlâk.
ahlâk-ı vahşiyâne:
medenî
olmayan, vahşî ahlak.
ateş-i cevval:
hareketli ateş.
basar-ı basiret:
kalb gözünün
görmesi, feraset gözü.
bel:
ortadan kaldırma, yutma,
emme.
cevher-i insaniyet:
insanlık
cevheri, insanlık hasletleri,
özellikleri.
dem:
kan.
devlet-i cesime:
büyük dev-
let.
dûr etmemek:
uzak tutma-
mak, kaçırmamak.
efkâr:
düşünceler, fikirler,
görüşler.
ervah:
ruhlar, canlar, hayatın
cevherleri.
evc-i medeniyet:
medeniye-
tin en üst derecesi.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmiş ilimler.
hâmid:
yanıp tutuşan.
hatar:
tehlike.
hedmetmek:
yıkmak, harap
etmek, parçalamak.
hissiyat-ı âliye:
yüce, yüksek
hisler.
hissiyat-ı dakika:
ince ve de-
rin duygular.
ihmad:
ateşin alevini söndür-
me, alevi bastırma.
1...,193,194,195,196,197,198,199,200,201,202 204,205,206,207,208,209,210,211,212,213,...332
Powered by FlippingBook