Muhakemat - page 202

Bu noktaya binaen Ceziretü’l-Arab sahra-i vesîasında
olan akvam-ı bedevîde kâmine ve naime ve mesture olan
hissiyat-ı âliye –ki, binlere baliğdir– birden inkişaf, birden
ikaz, birden feveran ve galeyana getirmek, şems-i haki-
katin, ziya-i şulefeşanın hassasıdır.
Bu noktayı aklına sokmayanın, biz Ceziretü’l-Arab’ı
gözüne sokacağız. İşte Ceziretü’l-Arab… on üç asır be-
şerin terakkiyatından sonra, en mükemmel feylesoflar-
dan yüz taneyi göndersin, yüz sene kadar çalışsın; acaba
bu zamana nisbeten o zamana nispet yaptığının yüzde
birini yapabilir mi?
iŞarET
Kim tevfik isterse, âdetullah ve hilkat ve fıtrat ile aşina-
lık etmek ve dostluk etmek gerektir. Yoksa, fıtrat tevfik-
sizlikle bir cevab-ı red verecektir. Cereyan-ı umumî ise,
muhalif harekette bulunanları ademâbâd hiçahiçe atacak-
tır.
İşte buna binaen temaşa et. Göreceksin ki, hilkatte ca-
ri olan kavanin-i amika-i dakika –ki, hurdebin-i akıl ile
görülmez– hakaik-ı şeriat ne derecede müraat ve muare-
fet ve münasebette bulunmuşlardır ki, o kavanin-i hilka-
tin muvazenesini muhafaza etmiştir.
Evet, şu a’sar-ı tavîlede şu müsademat-ı azîme içinde
hakaikını muhafaza, belki daha ziyade inkişafa getirdiğin-
den gösterir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın
mesleği, hiçbir vakit mahvolmayan hak üzerine müesses-
tir.
ademâbâd:
yokluk ülkesi, yokluk
âlemi; ölüm.
âdetullah:
Allah’ın kâinata koy-
du€u yaratılışa ait kanunlar.
akvam-ı bedevî:
göçebe halinde
yaşayan kavimler.
aleyhisselâm:
Allah’ın selâmı
onun üzerine olsun.
a’sar-ı tavîle:
uzun asırlar.
aşina:
bildik, tanıdık.
asır:
yüzyıl.
bali€:
ulaşmış, erişmiş.
beşer:
insan, insanlık.
binaen:
-den dolayı, bu sebep-
ten.
cari:
cereyan eden, akan, işleyen.
cereyan-ı umumî:
genel akım.
cevab-ı red:
red cevabı.
Ceziretü’l-arab:
Arab Yarımada-
sı.
feveran:
kaynama, fışkırma.
feylesof:
felsefe ile u€raşan, filo-
zof.
fıtrat:
yaratılış, tabiat, mizaç, huy.
galeyan:
coşma, çalkalanma,
kaynama.
hak:
do€ruluk, gerçek, hakikat.
hakaik:
hakikatler, do€rular, ger-
çekler.
hakaik-ı şeriat:
şeriata ait olan
gerçekler.
hassa:
bir şeye mahsus olan
özellik, nitelik.
hiçahiç:
hiç, yok, bomboş.
hilkat:
yaratılma, yaratılış.
hissiyat-ı âliye:
yüce, yüksek
hisler.
hurdebin-i akıl:
akıl dürbünü,
mikroskobu.
u
nsuru
l
-a
kîde
| 202 | MuhakeMat
ikaz:
uyarı.
inkişaf:
ortaya çıkma, keşfo-
lunma; gelişme.
kâmine:
gizli, saklı, potansi-
yel.
kavanin-i amika-i dakika:
derin ve ince kanunlar.
kavanin-i hilkat:
yaratılış ka-
nunları.
mahv:
yok olma, ortadan
kalkma, batma.
meslek:
gidiş, usul, yol.
mesture:
örtünmüş, örtülü.
muarefet:
karşılıklı görüşme,
tanışma.
müesses:
tesis edilmiş, kurul-
muş olan, kurulu.
muhafaza:
koruma.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
münasebet:
ilgi, ilişki, ba€.
müraat:
gözetme, riayet et-
me.
müsademat-ı azime:
büyük
çarpışmalar.
muvazene:
denge, ölçü.
naime:
uyuyan, uykuda bu-
lunan.
nispet:
kıyaslama.
nispeten:
nispetle, kıyaslaya-
rak.
Resul-i ekrem:
çok cömert,
kerîm olan peygamber, Hz.
Muhammed (
ASM
).
sahra-i vesîa:
engin sahra,
çöl.
şems-i hakikat:
hakikat gü-
neşi, gerçe€in parlaklı€ı.
temaşa:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
terakkiyat:
ilerlemeler, geliş-
meler, yükselişler.
tevfik:
başarı, muvaffakiyet.
ziyade:
çok, fazla.
ziya-i şulefeşan:
ışık saçan,
parlayan aydınlık
1...,192,193,194,195,196,197,198,199,200,201 203,204,205,206,207,208,209,210,211,212,...332
Powered by FlippingBook