Tembih
Ey birader! Eğer bürhan-ı Sâniin suğrası senin sahife-i
zihninde intikaş etmiş ise, hazır ol, kübrası olan nübüv-
vet-i Muhammed’in bahsine geçiyoruz.
iŞarETVEirŞaT
Kübra sadıktır. Zira sahife-i itibar-ı âlemde menkuş olan
asar-ı enbiyayı mütalâa etsen ve lisan-ı tarihte cereyan
eden ahvallerini dinlersen ve hakikati, yani cihetü’l-vahdeti
tesir-i zaman ve mekân ile girdiği suretlerden tecrit
edebilirsen, göreceksin ki, inayet-i İlâhiyenin ziyası olan
mehasin-i mücerredenin şulesi olan hukukullah ve hu-
kuk-i ibadı, enbiya düstur-i hareket ettiklerini ve nev-i be-
şer tarafından enbiyaya karşı keyfiyet-i telâkkileri ve üme-
me karşı suret-i muameleleri ve terk-i menafi-i şahsiye ve
sair umurlar ki, onlara nebî dedirmiş ve nübüvvete medar
olmuş olan esaslar ise, evlâd-ı beşerin sinn-i tekemmül ve
kühulette olan üstadı ve medrese-i Ceziretü’l-Arab’da men-
ba-ı ulûm-i âliye ve muallimi olan zat-ı Muhammed’de
(
ASM
)
daha ekmel ve daha azhar bulunur. Demek oluyor
ki, istikra-i tam ile, hususan nev-i vahidde, lâsiyyema inti-
zam-ı muttarit üzerine müesses olan kıyas-ı hafînin iane-
siyle ve kıyas-ı evlevînin teyidiyle nübüvvet-i Muhammed’i
(
ASM
)
netice vermekle beraber, tenkihü’l-menat denilen hu-
susiyattan tecrit nokta-i nazardan cemi enbiya lisan-ı
mu’cizatlarıyla vücud-i Sâniin bir bürhan-ı bâhiresi olan
Muhammed’in
(
ASM
)
sıdkına şahadet ederler.
ahval:
haller, durumlar.
asar-ı enbiya:
peygamberlerin
eserleri.
azher:
en zahir, en açık, en belli.
bürhan-ı bâhire:
apaçık, belirli
bürhan, delil.
bürhan-ı Sâni:
her şeyi sanatlı
yaratan Allah’ın varlık ve birli€ine
ait delil.
cemi:
bütün.
cihetülvahdet:
birlik ciheti.
düstur-i hareket:
hareket pren-
sibi, kuralı.
ekmel:
en mükemmel, en olgun.
enbiya:
nebiler, peygamberler.
evlâd-ı beşer:
insano€lu.
hakikat:
gerçek.
hukuk-i ibad:
kulların hukuku,
insan hukuku.
hukukullah:
Allah’ın hukuku.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hususiyat:
ayırıcı özellikler.
iane:
yardım.
inayet-i ‹lâhiye:
Allah’ın yardımı.
intikaş:
nakşedilme, nakşolun-
ma, kazılma, çizilme.
intizam-ı muttarit:
genel bir ku-
rala uygun olan düzen, intizam.
irşat:
do€ru yolu gösterme, gaf-
letten uyandırma.
istikra-i tam:
olaylardaki ortak
vasıflara dikkat ederek tam bir
netice çıkarmak, etraflı ve tam bir
bilgi almak.
keyfiyet-i telâkki:
anlayış ve gö-
rüşün iç yüzü.
kıyas-ı evlevî:
öncelikli kıyas.
kıyas-ı hafî:
gizli kıyas, sebebi
gizli olan ve zihne birden gelme-
yen kıyas.
kühûlet:
olgunluk ça€ı, 30-50 yaş
arası, orta yaşlılık.
lâsiyyema:
hususan, özellikle.
lisan-ı mu’cizat:
mucizelerin dili.
lisan-ı tarih:
tarih lisanı, tarih dili.
medrese-i Ceziretü’l-arab:
Ara-
bistan yarımadası medresesi.
mehasin-i mücerrede:
mücerret,
soyut güzellikler, manaya dayalı
güzellikler.
menba-ı ulûm-i âliye:
yüksek
ilimlerin kayna€ı.
menkuş:
nakşolunmuş, işlenmiş.
muallim:
ders veren, ö€retmen.
müesses:
tesis edilmiş, kurulmuş
olan, kurulu.
nebi:
Allah’ın elçisi, habercisi;
peygamber, resul.
nev-i beşer:
insano€lu, insanlar.
nev-i vahid:
bir çeşit, bir cins.
nokta-i nazar:
görüş açısı, bakış
açısı; görüş, fikir.
nübüvvet:
nebilik, peygamberlik,
u
nsuru
’
l
-a
kîde
| 192 | MuhakeMat
Allah elçili€i.
nübüvvet-i Muhammed:
Hz.
Muhammed’in (asm) pey-
gamberli€i.
sadık:
do€ru, gerçek; sözün-
de, vaadinde, işinde do€ru
olan.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alamet, işaret.
sahife-i itibar-ı âlem:
âlemin
dikkate ve öneme de€er yön-
leri, tarih sayfaları.
sahife-i zihin:
zihin sayfası.
sair:
di€er, başka, öteki.
sıdk:
do€ruluk.
sinn-i tekemmül:
olgunlaş-
ma devresi.
su€ra:
küçük önerme.
şule:
parıltı, ışıltı; alev, ateş.
suret:
biçim, tarz, görünüş.
suret-i muamele:
davranış
şekli, muamele tarzı.
tecrit:
ayırma, bir tarafta tut-
ma.
tembih:
hatırlatma, ihtar.
tenkihü’l-menat:
illetin ayık-
lanması, kıyasın dört rüknün-
den biri olan illetin, di€er
benzeri hususiyetlerden ayık-
lanması.
terk-i menafi-i şahsiye:
şah-
sî menfaati istemeyip, terk
etme.
tesir-i zaman ve mekân:
za-
manın ve mekanın etkisi.
teyit:
kuvvetlendirme, sa€-
lamlaştırma; do€ru çıkarma.
ümem:
ümmetler.
umur:
işler.
üstad:
ö€retici, ö€retmen.
vücud-i Sâni:
her şeyi sanat-
la yaratan Allah’ın varlı€ı.
zat-ı Muhammed:
Hz. Pey-
gamberin (s.a.v) zatı, kişili€i.
ziya:
ışık, aydınlık, nur