Muhakemat - page 185

kadar bir cümledir, bir hükümdür. tamam olduktan son-
ra bir vehmin kalırsa söyle.
Tembih
Şu bürhanın suğrası nübüvvet-i mutlakadır; kübrası
ise nübüvvet-i Muhammed’dir (aleyhissalâtü vesselâm).
İşte başlıyoruz:
iŞarET
Sâniin hikmeti ve ef’alindeki adem-i abesiyet ve kâinat-
taki en hasis ve en kalil şeyde nizamın müraatı ve adem-i
ihmali ve nev-i beşerin mürşide olan ihtiyac-ı zarurîsi,
nev-i beşerde vücud-i nübüvvet kat’an istilzam ederler.
Eğer desen:
“Bu icmaldeki manayı anlamadım, tafsil
et.”
Derim:
İşte dinle. görüyorsun ki, maddiye ve manevi-
ye olan nev-i beşerdeki nizamatın, hem de hasiyet-i ak-
lın kuvvetiyle taht-ı tasarrufuna alınan çok envaın ahva-
line verildiği intizamatın merkezi ve madeni hükmünde
olan nübüvvet-i mutlakanın bürhanı, insanın hayvaniyet-
ten üç noktada olan terakkîsidir.
Birincisi:
“Fikrin evveli, amelin ahiri; amelin evveli, fik-
rin ahiri” olan kaidesinin zımnındaki sırr-ı aciptir. Şöyle:
nur-i nazar ile ilel-i müterettibe-i müteselsilenin
meyanında olan “terettübü” keşfederek, umum kemalât-ı
insaniyenin tohumu hükmünde olan mürekkebatı
maddiye:
maddeye ait, madde
ile alâkalı.
maden:
asıl, esas, kaynak.
maneviye:
manaya ait olan şey-
ler.
meyan:
aralık.
müraat:
gözetme, riayet etme.
mürekkebat:
mürekkep şeyler,
bileşikler, karışımlar.
mürşit:
irşat eden, do€ru yolu
gösteren, rehber, kılavuz.
nev-i beşer:
insano€lu, insanlar.
nizam:
düzen.
nizamat:
nizamlar, düzenler.
nübüvvet-i Muhammed:
Hz. Mu-
hammed’in (
ASM
) peygamberli€i.
nübüvvet-i mutlaka:
kesin ve
şüphesiz peygamberlik.
nur-i nazar:
bakıştaki nur.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
sırr-ı acip:
acip, şaşırtıcı, hayret
verici sır; hakikat.
su€ra:
küçük önerme.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma.
taht-ı tasarruf:
idare altında.
tembih:
hatırlatma, ihtar.
terakki:
yükselme, ilerleme.
terettüp:
icapetme, gereklilik.
umum:
bütün.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve
esassız düşünce.
vücud-i nübüvvet:
peygamber-
lik müessesesinin varlı€ı.
zımn:
iç taraf, iç
MuhakeMat | 185 |
u
nsuru
l
-a
kîde
adem-i abesiyet:
abes olma-
yış, lüzumsuz olmayış.
adem-i ihmal:
ihmalsizlik, ih-
mal etmemek.
ahir:
son.
ahval:
haller, durumlar.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘sa-
lât ve selâm onun üzerine ol-
sun’ anlamında Hz. Muham-
med’e dua.
amel:
iş, uygulama, yapma.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
ef’al:
fiiller, işler.
enva:
çeşitler, türler, neviler.
evvel:
baş, başlangıç.
hasis:
ufak, de€ersiz.
hasiyet-i akıl:
aklın tesiri, ak-
lın kazandırdı€ı fayda.
hayvaniyet:
hayvanlık.
hikmet:
‹lahî gaye, yüksek
bilgi, fayda.
hükmünde:
de€erinde, yerin-
de.
hüküm:
karar, emir.
icmal:
kısa anlatma, özetle-
me, ayrıntılara girmeme.
ihtiyac-ı zarurî:
yaşamak için
gerekli olan ihtiyaç.
ilel-i müterettibe-i mütesel-
sile:
düzenli bir sıra halinde
birbirini takip eden sebepler.
intizamat:
tertipler, düzenle-
meler, düzenler.
istilzam:
gerektirme.
kaide:
kural, esas, düstur.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kalil:
az.
kat’an:
hiç bir zaman, asla,
kat’iyen.
kemalât-ı insaniye:
insana
ait mükemmellik ve olgun-
luklar.
kübra:
büyük önerme.
1...,175,176,177,178,179,180,181,182,183,184 186,187,188,189,190,191,192,193,194,195,...332
Powered by FlippingBook