Muhakemat - page 188

neam, insan hayvan gibi yaşamamalıdır ve yaşamaz.
Belki şeref-i insaniyete münasip bir kemal ile yaşamak
gerektir. Binaenaleyh, beşer mesken ve melbes ve
me’keli, sanayi-i kesîre ile taltif etmesine muhtaçtır. Bu
sanatlarda, yalnızca kudretinin adem-i kifayetine binaen
ebna-i cinsiyle imtizaç etmek, o da iştirak etmek, o da
teavün etmek, o da sa’yin semeratını mübadele etmesini
iktiza etmekle beraber, kuva-i insaniyedeki inhimak ve te-
cavüz sebebiyle adalete ihtiyaç, o da her aklın adalete
adem-i kifayetine binaen onu muhafaza edecek kavanin-i
külliyenin vaz’larına ihtiyaç, o da tesirini muhafaza etmek
için icra edecek bir mukannine, o mukannin dahi zahi-
ren ve bâtınen hâkimiyetini muhafaza etmek için madde-
ten ve manen tefevvuka, hem de sâni-i Âlem’in tarafın-
dan bazı umûr ile muhassas olmasıyla bir imtiyaz ve kuv-
vet-i nispete, hem de evamirine olan itaati temin ve tesis
eden azamet-i sâniin tasavvurunu zihinlerde idame ede-
cek bir müzekkire-i mükerrere olan ibadete muhtaçtır. o
ibadet dahi sâniin canibine efkârı tevcih eder. o tevec-
cüh ise, inkıyadı tesis, o inkıyat dahi nizam-ı ekmele isal
eder. o nizam-ı ekmel dahi, sırr-ı hikmetten tevellüt eder.
sırr-ı hikmet dahi, ademü’l-abesiyeti; ve sâniin hikmeti,
masnudaki teennuku kendine şahit gösterir.
İşte, eğer insanın hayvandan şu cihat-ı selâse ile olan
temayüzünü derk edebildin; bizzarure netice veriyor ki,
nübüvvet-i mutlaka nev-i beşerde kutup, belki merkez ve
bir mihverdir ki, ahval-i beşer onun üzerine deveran edi-
yor. Şöyle ki:
adem-i kifayet:
kâfi gelmeme,
yetersizlik.
ademü’l-abesiyet:
boş ve oyun
türünden olmayan, abesiyetsiz-
lik.
ahval-i beşer:
insanların halleri,
durumları.
azamet-i Sâni:
sanatkârâne yara-
tan Allah’ın büyüklü€ü.
batınen:
dahilen, iç yüzünde,
içinden olarak.
bizzarure:
zarurî olarak, ister is-
temez, mecburen.
canip:
yan, yön, cihet, taraf.
cihat-ı selâse:
aç yön, üç taraf.
derk:
anlama, kavrama.
ebna-i cins:
kendi cinsinden
olanlar.
efkâr:
düşünceler, fikirler.
evamir:
emirler, buyruklar, buy-
rultular, işler.
hâkimiyet:
hâkim oluş, hükme-
diş, egemenlik.
hikmet:
‹lahî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
icra:
yürütme, yerine getirme.
idame:
devamlı ve daimî kılma.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu kıl-
ma.
imtiyaz:
fark, ayrıcalık, üstünlük.
imtizaç:
iyi geçinme.
inhimak:
bir şeye fazla düşkün
olma, fazlasıyla düşkünlük.
inkıyat:
boyun e€me, ba€lanma,
teslim olma.
isal:
ulaştırma, eriştirme.
iştirak:
ortak olma, ortaklık.
itaat:
boyun e€me, uyma, alınan
emre göre hareket etme.
kavanin-i külliye:
küllî kanunlar,
bütün ile alâkalı, her şeyi kapsa-
yan kanunlar.
kemal:
olgunluk, mükemmellik.
kudret:
güç, kuvvet, iktidar.
kuva-i insaniye:
insana ait duy-
gular, melekeler, kuvvetler.
kuvvet-i nispet:
ba€lılı€ın kuvve-
ti, aradaki ba€ın kuvveti.
masnu:
sanatla yapılmış eşya.
me’kel:
yemek yenecek yer, ge-
çim yeri.
melbes:
giyecek şey, elbise.
mesken:
oturulan, ikamet olunan
yer.
mihver:
eksen, yörünge.
mübadele:
de€iş-tokuş, karşılıklı
olarak de€iştirme.
muhafaza:
koruma.
muhassas:
birine ait, birine ayrıl-
mış, tahsis edilmiş, has kılınmış.
mukannin:
kanun yapan, kanun
koyan, kanuncu.
u
nsuru
l
-a
kîde
| 188 | MuhakeMat
münasip:
uygun.
müzekkire-i
mükerrere:
tekrar tekrar hatırlatan.
neam:
evet, do€ru.
nev-i beşer:
insano€lu, insan-
lar.
nizam-ı ekmel:
en kusursuz,
en mükemmel düzen, sistem.
nübüvvet-i mutlaka:
kesin
ve şüphesiz peygamberlik.
sa’y:
iş, çalışma, çabalama.
sanayi-i kesîre:
çok ve çeşitli
sanatlar.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak
yaratan Allah.
Sâni-i Âlem:
dünyayı sanatla
yaratan Allah.
semerat:
semereler, meyve-
ler.
şeref-i insaniyet:
insanlık şe-
refi.
sırr-ı hikmet:
kâinattaki ve
yaratılıştaki gayenin sırrı.
taltif:
iltifat etme, gönül ok-
şama.
tasavvur:
bir şeyi zihinde şe-
killendirme, düşünme.
teavün:
yardımlaşma, birbiri-
ne yardım etme.
tecavüz:
sınırını aşma.
teennuk:
eşyanın hikmetli,
kusursuz ve pürüzsüz yapılışı.
tefevvuk:
üstün olma, üstün-
lük.
temayüz:
kendini gösterme,
seçkin hale gelme.
temin:
sa€lama.
tesis:
kurma, meydana getir-
me.
tevcih:
yöneltme, çevirme.
teveccüh:
yönelme.
tevellüt:
do€ma, do€um.
umur:
işler.
vaz:
koyma, konulma.
zahiren:
görünüşte
1...,178,179,180,181,182,183,184,185,186,187 189,190,191,192,193,194,195,196,197,198,...332
Powered by FlippingBook