Muhakemat - page 194

iŞarET
Zaman-ı mazi ve zaman-ı hâl, yani, Asr-ı Saadet ve za-
man-ı istikbal, tazammun ettikleri berahin-i nübüvvet,
lisan-ı vahid ile maden-i ahlâk-ı âliye olan zat-ı Muham-
med’de Aleyhissalâtü Vesselâm daî-yi sıdkı ve dellâl-ı
nübüvveti olan bürhan-ı zatînin nidasına cevap ve hem-
dest-i vifak olarak nübüvvetini i’lâ ve ilân ettiklerini kör
olmayanlara gösterdiler. Şu hâlde, kitab-ı âlemden olan
fasl-ı zamanın sahife-i selâsesini mütalâa edeceğiz. Hem
de o kitaptan mesele-i uzma ve münevvere olan zat-ı Mu-
hammed’i (
ASM
) temaşa ve ziyaret edeceğiz. Müddeamız
olan bürhanın kübrasını onun ile ispat edeceğiz.
İşte, bu noktaya binaen, mesalik-i nübüvvet dörttür.
Beşincisi meşhur ve mesturdur.
Birinci Meslek
Yani, mesele-i âliye-i zatiyeyi temaşa etmekte dört
nükteyi bilmek lâzımdır:
Birincisi:
(1)
p
? t
ën
µs
à?dÉn
c o
?r
ën
µr
dG ¢n
ùr
`«n
d
kaidesine binaen
sun’î ve tasannuî olan şey, ne kadar mükemmel olsa da,
tabiî yerini tutmadığından, hey’etinin feletatı müzahrefi-
yeti ima edecektir.
İkincisi:
Ahlâk-ı âliyenin, hakikatin zeminiyle olan
rabıta-i ittisali ciddiyettir. Ve deveran-ı dem gibi hayatları-
nı idame eden ve imtizaçlarından tevellüt eden haysiyete
kuvvet veren, heyet-i mecmuasına intizam veren yalnız
ahlâk-ı âliye:
yüksek ahlâk, yüce
ahlâk, üstün ahlâk.
asr-ı Saadet:
saadet, mutluluk
asrı; Peygamberimiz (a.s.m) ve
Dört Halifenin yaşadı€ı devire ve-
rilen ad.
berahin-i nübüvvet:
peygam-
berlik delilleri.
binaen:
-den dolayı, bu sebep-
ten.
bürhan:
bir şeyi ispatlamak için
kullanılan kesin delil.
bürhan-ı zatî:
zata ait delil, kendi
ile alâkalı bürhan.
ciddiyet:
ciddîlik.
daî-i sıdk:
do€rulu€a ça€ıran, da-
vet eden.
dellâl-ı nübüvvet:
peygamberli-
€in dellalı.
deveran-ı dem:
kan dolaşımı,
kan devretmesi.
fasl-ı zaman(ın) sahife-i selâsesi:
geçmiş, şimdiki ve gelecek za-
man. (Asr-ı Saadetten evvelki de-
vir, Asr-ı Saadet ve ondan sonraki
zamanlar).
feletat:
lisanın döküntüleri, irade-
siz a€ızdan çıkan söz veya keli-
me.
hakikat:
gerçek.
haysiyet:
şeref, onur, itibar.
hemdest-i vifak:
bir meselede
anlaşarak el ele verme, elbirli€i.
heyet:
şekil, suret, görünüş.
heyet-i mecmua:
bir şeyin tefer-
ruatına ve cüzlerine bakılmaksı-
zın bütününün gösterdi€i hâl ve
manzara.
i’lâ:
yükseltme, yüceltme.
idame:
devam ettirme, sürdür-
me.
ilân:
yayma, duyurma, bildirme.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
imtizaç:
uyuşma, uygunluk, ba€-
daşma.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
ispat:
do€ruyu delillerle göster-
me.
kaide:
kural, esas, düstur.
kitab-ı âlem:
âlem kitabı, bir ki-
tap hüviyetinde olan âlem, kâi-
nat.
kübra:
büyük önerme.
lisan-ı vahid:
tek lisan, tek bir dil.
maden-i ahlâk-ı âliye:
yüksek
ahlak kayna€ı.
mesalik-i nübüvvet:
peygam-
berlik yolları, usûlleri.
mesele-i âliye-i zatiye:
zâta ait
yüksek mesele.
mesele-i uzma:
en büyük mese-
1.
Fıtrî karagözlülük, sun’î karagözlülük gibi değildir.
u
nsuru
l
-a
kîde
| 194 | MuhakeMat
le.
meslek:
gidiş, usul, yol.
mestur:
gizli, örtülü.
müddea:
iddia edilen şey,
tez, sav.
münevvere:
ışıklı, parlak, ay-
dın.
mütalâa:
bir şeyi etraflıca dü-
şünme, tetkik etme.
müzahrefiyet:
fıtrî olmamak-
lık, yapmacıklık, yalandan.
nida:
ses, seslenme, ça€ırma.
nübüvvet:
nebilik, peygam-
berlik, Allah elçili€i.
nükte:
ince manalı, ancak
dikkatle anlaşılabilen mana
veya söz.
rabıta-i ittisal:
bitiştiren ba€-
lar, yakınlaştıran ba€lar.
sun’î:
yapmacık, uydurma,
sahte.
tabiî:
tabiatı icabı olan.
tasannuî:
yapmacık olarak.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
temaşa:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
tevellüt:
do€ma, do€um.
zaman-ı hâl:
şimdiki zaman.
zaman-ı istikbal:
gelecek za-
man.
zaman-ı mazi:
geçmiş za-
man.
zat-ı Muhammed:
Hz. Pey-
gamberin (s.a.v) zatı, kişili€i.
zemin:
yer
1...,184,185,186,187,188,189,190,191,192,193 195,196,197,198,199,200,201,202,203,204,...332
Powered by FlippingBook