Muhakemat - page 200

Üçüncü Meslek
Yani: zaman-ı hâlin, yani Asr-ı saadetin sahifesinde
dört nükte, bir noktayı nazar-ı dikkate almak gerektir:
Birincisi:
küçük bir âdet, küçük bir kavimde veya
zayıf bir haslet kalil bir taifede, büyük bir hâkimin, büyük
bir himmetle kolaylıkla kaldıramadığını nazara alırsan,
acaba gayet çok, tamamen müstemirre, nihayet derece-
de me’lûf ve çok da mütenevvia, tamamen rasiha olan
âdat ve ahlâk, nihayet kesîr ve me’lûfatına gayet muta-
assıp ve şedidü’ş-şekime olan bir kavmin a’mak-ı erva-
hından az fedakârlıkla, kısa bir zamanda kal’ ve ref’ etti-
ğini ve o âdat-ı seyyienin yerine başka âdat ve ahlâk fi-
danlarını gars etmesi ve defaten nihayet derecede te-
kemmül ettiklerini nazara alırsan ve dikkat edersen, ha-
rikulâde olduğunu tasdik etmezsen, seni sofestaî defte-
rinde yazacağım.
İkincisi:
Şahs-ı manevî hükmünde olan bir devletin
nümüvv-i tabiîsi hükmünde olan teşekkülü ise mütemeh-
hildir. Ve devlet-i atîkaya galebesi –ki, ona inkıyat, tabi-
at-ı saniye hükmüne girdiği için– tedricîdir. öyle ise,
maddeten ve manen hâkim, hem de gayet cesim bir dev-
leti kısa bir zamanda teşkili, hem de düvel-i rasihaya def’î
gibi galebe etmesi, maneviyat ve ahvalde cari olan âda-
tın bizzarure harikulâde olduğunu görmezsen, körler def-
terinde yazılacaksın.
a’mak-ı ervah:
ruhların derinli€i.
âdat:
âdetler, görenekler, alış-
kanlıklar, gelenekler.
âdat-ı seyyie:
kötü, çirkin âdet-
ler.
âdet:
görenek, usul, alışkanlık.
ahval:
haller, durumlar.
asr-ı Saadet:
saadet, mutluluk
asrı; Peygamberimiz (a.s.m) ve
Dört Halifenin yaşadı€ı devire ve-
rilen ad.
bizzarure:
zarurî olarak, ister is-
temez, mecburen.
cari:
cereyan eden, akan, işleyen.
cesim:
iri, büyük, kocaman.
def’aten:
birdenbire, bir defada,
âni olarak.
def’i:
hemen, bir anda, birdenbi-
re.
devlet-i atîka:
eski ve köklü dev-
let.
düvel-i rasiha:
temeli sa€lam ve
kuvvetli olan devletler.
fedakâr:
kendini veya şahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
galebe:
galip gelme, yenme, üs-
tünlük.
gars:
a€aç dikme.
gayet:
son derece.
hâkim:
hükmeden, üstün olan.
harikulâde:
ola€anüstü.
haslet:
huy, özellik.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme.
hükmünde:
de€erinde, yerinde.
hükmüne:
yerine, de€erine.
inkıyat:
boyun e€me, ba€lılık.
kal’ ve ref’ etmek:
temelinden
yıkıp atma, söküp yerinden çıkar-
ma.
kalil:
az.
kavim:
millet; aralarında dil, âdet,
örf, kültür birli€i olan insan toplu-
lu€u.
kesir:
çok, çok olan.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
maneviyat:
mana alemine ait
olanlar, hisse ve inanca ait şeyler.
me’lûf:
alışılmış, ülfet edilmiş.
me’lûfat:
alışılmış, ülfet edilmiş
şeyler.
meslek:
gidiş, usul, yol.
müstemirre:
sürekli, devamlı;
sa€lam, metin.
mutaassıp:
bir şeyi savunmada
aşırılık gösteren ve inat eden; di-
nî meselelerde körü körüne bir
u
nsuru
l
-a
kîde
| 200 | MuhakeMat
fikre ba€lı olan ve başka bir
fikri kabullenemeyen.
mütemehhil:
dikkatli olup
acele etmeyen.
mütenevvia:
mütenevvi, çe-
şit çeşit.
nazar:
bakış, dikkat.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bak-
ma, dikkatli bakış.
nihayet:
son derece.
nükte:
ince manalı, ancak
dikkatle anlaşılabilen mana
veya söz.
nümüvv-i tabiî:
tabiî bir şe-
kilde gelişme, büyüme; nor-
mal şartlardaki gelişme.
rasiha:
sa€lam, temeli kuv-
vetli.
ref’:
kaldırma, giderme.
sahife:
sayfa.
şahs-ı manevî:
manevî şahıs,
belli bir kişi olmayıp bir ce-
maatten meydana gelen ma-
nevî şahıs.
şedidü’ş-şekime:
çok daya-
nıklı.
Sofestaî:
Allah’ı kabul etme-
mek için kâinatı ve kendi var-
lı€ını da inkâr eden.
tabiat-ı saniye:
di€er bir ya-
ratılış, karakter; ikinci karak-
ter, tabiat.
taife:
takım, güruh.
tasdik:
do€rulama, onayla-
ma.
tedricî:
tedricle olan, yavaş
yavaş, derece derece yapılan.
tekemmül:
olgunlaşma, ke-
male erme, mükemmelleş-
me.
teşekkül:
şekillenme, şekil
alma, meydana gelme.
teşkil:
oluşturma, şekillendir-
me.
zaman-ı hâl:
şimdiki zaman.
1...,190,191,192,193,194,195,196,197,198,199 201,202,203,204,205,206,207,208,209,210,...332
Powered by FlippingBook