Muhakemat - page 189

Cihet-i ulâda dikkat et.
Bak, nasıl sevkü’l-insaniyet ve
meyl-i tabiînin adem-i kifayeti ve nazarın kusuru ve ta-
rîk-ı akıldaki evhamın ihtilâtı, nasıl nev-i beşeri eşedd-i
ihtiyaçla bir mürşit ve muallime muhtaç eder. o mürşit
peygamberdir.
İkinci cihette tedebbür et.
Şöyle: İnsandaki lâyetenahî-
lik ve tabiatındaki meylü’t-tecavüz ve kuva ve amalinde-
ki adem-i tahdit ve âlemdeki meylü’l-istikmalin dalı hük-
münde olan insandaki meylü’t-terakkînin semeresi hük-
münde olan kamet-i namiye-i istidad-ı insanîsine intibak
etmeyen, belki camid ve muvakkat olan kanun-i beşer
ki, tedricen tecarüb ile hasıl olan netaic-i efkârın telâhu-
kuyla vücuda gelen o kavanin-i beşer, şu semere-i istida-
dın çekirdeklerinin terbiye ve imdadına adem-i kifayeti-
nin sebebiyle maddeten ve manen iki âlemde saadet-i
beşeri temin edecek, hem de kamet-i istidadının büyü-
mesiyle tevessü edecek, zîhayat ve ebediye bir şeriat-ı
İlâhiyeye ihtiyaç gösterir. İşte, şeriatı getiren, peygam-
berdir.
Eğer desen:
“Biz görüyoruz ki, dinsizlerin veya sahih
bir dini olmayanların ahvalleri muaddele ve munazzama-
dırlar.”
Elcevap:
o adalet ve intizam, ehl-i dinin ikazat ve ir-
şadatıyladır. Ve o adalet ve faziletin esasları, enbiyanın
tesisleriyledir. demek enbiya, esas ve maddeyi vazetmiş-
lerdir. onlar da o esas ve fazileti tutup, onda işlediklerini
işlediler. Bundan başka, nizam ve saadetleri muvakkattır.
insanî:
gelişme ve büyümeye
do€ru giden insanî kabiliyetler.
kanun-i beşer:
insanların kanu-
nu, insanların geliştirdi€i kanun.
kavanin-i beşer:
insanların ka-
nunları.
kuva:
kuvvetler, hisler, meleke-
ler.
lâyetenahi:
sonsuz, sonu bulun-
maz, nihayetsiz.
maddeten:
madde ve cisim ola-
rak.
manen:
mana bakımından, ma-
naca.
meyl-i tabiî:
tabiî meyil.
meylü’l-istikmal:
olgunlu€a er-
meyi isteme arzusu.
meylü’t-tecavüz:
haddini aşma
meyli, arzusu.
meylü’t-terakki:
ilerleme meyli,
yükselme iste€i, ilerleme arzusu.
muaddele:
tadil olunmuş, eski
hâli de€iştirilmiş.
muallim:
ders veren, ö€retmen.
munazzama:
tanzim olunmuş,
düzen verilmiş, düzenli.
mürşit:
irşat eden, do€ru yolu
gösteren, rehber, kılavuz.
muvakkat:
geçici.
nazar:
bakış, dikkat.
netaic-i efkar:
fikirlerin neticele-
ri.
nev-i beşer:
insano€lu, insanlar.
nizam:
düzen.
saadet:
mutluluk.
saadet-i beşer:
insanın mutlulu-
€u, insanın saadeti.
sahih:
do€ru, kusursuz, tam, sa€-
lam.
semere:
meyve, güzel netice.
semere-i istidat:
kabiliyetlerin
semeresi, mahsulü.
şeriat:
Allah’ın emri, ‹lâhî kanun.
şeriat-ı ‹lâhiye:
Allah’ın şeriatı;
Allah’ın koymuş oldu€u kanun,
nizam, şeriat.
sevkü’l-insaniyet:
insanî sevk,
insaniyetin sevki, yönlendirmesi.
tabiat:
yaratılış, karakter, seciye.
tarik-ı akıl:
akıl yolu.
tecarüb:
tecrübeler, denemeler.
tedebbür:
bir şeyin sonunu, haki-
katini düşünme.
tedricen:
tedricle, yavaş yavaş.
telâhuk:
birbirine katılma, birbiri
arkasına gelip birleşme.
temin:
sa€lama.
tesis:
meydana getirme.
tevessü:
genişleme, yayılma.
vaz:
kurma.
zîhayat:
hayat sahibi.
MuhakeMat | 189 |
u
nsuru
l
-a
kîde
adem-i kifayet:
kâfi gelme-
me, yetersizlik.
adem-i tahdit:
sınırını kaldır-
ma, hudutsuzluk.
ahval:
haller, durumlar.
âlem:
dünya, cihan; bütün
yaratılmışlar.
âmâl:
emeller, arzular, istek-
ler.
camit:
ruhsuz, cansız madde.
cihet:
yön.
cihet-i ula:
ilk cihet, birinci
yön.
ebediye:
ebede mensup, ze-
valsiz, sonu olmayan, sürekli,
hiç son bulmayacak şekilde
süren.
ehl-i din:
dindar, dinine ba€lı,
dindar olanlar.
elcevap:
cevap olarak.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
eşedd-i ihtiyaç:
ihtiyacın en
şiddetlisi, çok fazla muhtaç
olunma.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
fazilet:
kişiyi ahlaklı, iyi hare-
ket etmeye yönelten manevi
kuvvet, erdem.
hasıl:
ortaya çıkan, beliren.
hükmünde:
de€erinde, yerin-
de.
ihtilât:
karışma.
ikazat:
ikazlar, uyarmalar,
tembihler.
imdat:
yardım.
intibak:
uyum sa€lama.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
irşadat:
irşatlar, uyarmalar,
do€ru yolu göstermeler.
kamet-i istidat:
kabiliyetin
mertebesi, derecesi.
kamet-i namiye-i istidad-ı
1...,179,180,181,182,183,184,185,186,187,188 190,191,192,193,194,195,196,197,198,199,...332
Powered by FlippingBook