Muhakemat - page 181

Fakat, ehl-i vahdetüşşuhudun meşrebi
fark
ve
sahv’
dır.
ehl-i vahdetülvücudun meşrebi
mahv
ve
sekir’
dir. safî
meşrep ise, meşreb-i ehl-i fark ve sahvdır.
…p
P p
QÉs
Ñn
ér
dG o
ás
«p
Ør
«n
c n
?r
«n
µn
a @ Én
¡o
cp
Qr
óo
j o
Ar
ôn
ªr
dG n
¢ùr
«n
d p
Ar
ôn
ªr
dG o
án
?«/
?n
M
o
¬o
cp
Qr
óo
j n
?r
«n
µn
a @ Én
gn
Én
°ûr
fn
Gn
h n
AÉn
«°r
Tn
’r
G n
´n
ór
Hn
G …/
òs
dGn
ƒo
g p
?n
óp
?r
dG
(1)
p
ºn
°ùs
ædG o
çn
ór
ën
à°r
ùo
e
Tembih
İşte vücud-i Sâniin delâil-i icmalîsi… Tafsili ise Kütüb-i
Selâsede gelecektir. Eğer desen: “Delâil-i tevhidin burada,
velev icmalen olsun, beyanını isterim.” Derim ki:
Delâil-i tevhid o kadar müştehire ve çoktur ki, bu kitap-
ta zikirden müstağnidirler. İşte
(2)
Én
Jn
ón
°ùn
Øn
d *G s
’p
G l
án
¡p
d'
G BÉ n
ªp
¡«/
a n
¿Én
c r
ƒn
d
ayetinin sadefinde mek-
nun olan bürhanü’t-temanü, bu minhaca bir menar-ı
neyyirdir.
Evet, istiklâl ulûhiyetin hasse-i zatiyesidir ve lâzıme-i
zaruriyesidir.
TENvİR
kâinattaki teşabüh-i asar ve etrafı birbiriyle muanaka
ve el ele tutmuş, birbirine arz-ı intizam ve birbirinin su-
aline karşı cevab-ı savab ve birbirinin nida-i ihtiyacına
“lebbeyk!” cevabı vermek ve bir nokta-i vahidiye tema-
şa etmek ve bir mihver-i nizam üzerinde deveran etmek
cihetiyle sâniin tevhidine telvih, belki Hâkim-i ezel’in
den Allah.
hasse-i zatiye:
bir kişiye ait olan
ve ona mahsus özel hâl.
icmalen:
kısaltarak, kısaca, özet-
le.
istiklâl:
kimseye tâbi ve ba€lı ol-
mayış, ba€ımsızlık.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlemler.
kütüb-i selâse:
üç kitap.
lâzıme-i zaruriye:
ister istemez
gerekli olan, varlı€ı mecburî olan.
lebbeyk:
Buyurun, emredin,
efendim.
mahv ve sekir:
benlik duygusu-
nu silen kendinden geçen.
meknun:
saklı, gizli, örtülü.
menar-ı neyyir:
parlak ve ışıklı
yer.
meşreb-i ehl-i fark ve sahv:
fark
ve sahv ehlinin mesrebi, ortak
özellikleri kendinden geçme hâli
sona eren ve his âlemine tekrar
dönen, dünya ile alâkalarının ne
kadar olaca€ını belirlemiş olanla-
rın yolu.
meşrep:
gidiş, hareket tarzı, ta-
vır, tutum, meslek.
mihver-i nizam:
düzenli yörün-
ge, nizam üzere olan hareket ala-
nı.
minhaç:
meslek, yol, açık geniş
yol.
muanaka:
birbirinin boynuna sa-
rılma, kucaklaşma.
müsta€ni:
tenezzül etmeyen,
gerekli bulmayan.
müştehire:
iştihar bulan, şöhret
kazanan, ünlü.
nida-i ihtiyaç:
bir ihtiyacını be-
lirtme için seslenme.
nokta-i vahidiye:
tek nokta.
sadef:
sedef, inci kabu€u.
sâfî:
samimî, hâlis, saf.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak yara-
tan Allah.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma.
telvih:
açıklama.
temâşâ:
hayretle ve dikkatle
bakma, seyretme.
tembih:
hatırlatma, ihtar.
tenvir:
aydınlatma.
teşabüh-i asar:
eserlerin birbiri-
ne benzemesi.
tevhid:
Allah’ın bir oldu€una
inanma, birleme.
ulûhiyet:
ilahlık, Allah’ın hakimi-
yeti ile kainattaki her şeyi kendi-
sine ibadet ve itaat ettirmesi.
velev:
olsa da bile, hatta, ister.
vücud-i Sâni:
her şeyi sanatla ya-
ratan Allah’ın varlı€ı.
zikir:
anma, bildirme
1.
Kendi hakikatini dahi idrakten âciz iken insan / Kâdim Zât-ı Cebbârın keyfiyetini nasıl kav-
rasın? O Zâttır herşeyi inşâ eden ve yoktan ilk yaratan / Sonradan var olan insan Onu nasıl
kavrasın? (Hz. Ali’ye (
RA
) âit olduğu rivâyet edilen beyitler. Divân-ı İmâm-ı Ali, Beyrut.)
2.
Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi. (Enbiya
Suresi: 22.)
MuhakeMat | 181 |
u
nsuru
l
-a
kîde
arz-ı intizam:
intizamı, düze-
ni göstermek.
ayet:
Kur’an’ın her bir cümle-
si.
beyan:
anlatma, açıklama.
bürhanü’t-temanü:
Allah’ın
orta€ı, şeriki olamayaca€ını;
bunun, ulûhiyetin bir gere€i
oldu€unu ispat eden delil.
cevab-ı savab:
do€ru karşılık;
do€ru cevap.
cihet:
yön.
delâil-i tevhid:
tevhidin, Al-
lah’ın birli€inin delilleri.
deveran:
dönme, dönüp do-
laşma.
ehl-i vahdetülvücut:
vahde-
tülvücutçular, varlı€ın tek ol-
du€unu kabul eden tasavvufî
görüşü benimseyenler.
ehl-i vahdetüşşuhut:
görü-
len, gözlenen âlemin (dünya-
nın) birli€ini benimseyenler.
hâkim-i ezel:
ezele hükme-
1...,171,172,173,174,175,176,177,178,179,180 182,183,184,185,186,187,188,189,190,191,...332
Powered by FlippingBook