Muhakemat - page 174

TENvİR
ef’al-i ihtiyâriyenin nazzamı olan şeriat ve kanun şu ka-
dar hark ve muhalefetle beraber, birçok cühhal-i vahşiye,
âdeta şeriatı bir hâkim-i ruhanî ve nizamı bir sultan-ı ma-
nevî tevehhüm edip, bir tesiri tahayyül eder.
evet, bir taburun veya askerin muttarit olan harekâtını
ve yeknesak olan etvarlarını ve birbiriyle raptolunan ah-
vallerini müşahede eden vahşi bir adam, şu efrad-ı adîdeyi
veyahut heyet-i askeriyeyi manevî bir iple merbut zanne-
derse, acaba garip görünecek midir? Veyahut bir bedevî
veya bir şairüttab, nâsı bir vaz-ı hasende ifrağ eden ve
mabeynlerini telif eden nizamı bir mevcud-i manevî ve şe-
riatı bir halife-i ruhanî temessül ederse, çok görünecek
midir? öyle ise, kâinatın ahvaline taallûk eden ve “
tabi-
at
” tesmiye olunan ve tasdik-i enbiya veya tekrim-i
evliyadan başka hark olunmayan ve müstemirre olan şu
şeriat-ı fıtriye-i İlâhiye, evhamda tecessüm etsin, neden
taaccüp olunsun?
Vehim ve Tembih
İnsanın zihni ve lisanı ve sem’i cüz’î ve teakubî olduk-
ları gibi, fikri ve himmeti dahi cüz’îdir ve teakub tarikıy-
la yalnız bir şeye taallûk eder ve meşgul kalır.
Hem de insanın kıymet ve mahiyeti, himmeti nispe-
tindedir. Himmetin derecesi ise, maksat ve iştigal ettiği
şeyin nispetindedir.
Hem de insan, teveccüh ve kastettiği şeyde güya fe-
nâfilmaksat oluyor. İşte şu noktaya binaen, hasis bir
âdeta:
sanki.
ahval:
hâller, durumlar.
bedevî:
çölde ve iptidaî tarzda
yaşayan, medenî olmayan.
cühhal-i vahşiye:
vahşet içinde
yaşayan cahiller.
cüz’î:
küçük, az.
ef’al-i ihtiyâriye:
kişinin kendi is-
te€iyle yaptı€ı işler, kişinin kendi
ihtiyârî fiilleri.
efrad-ı adîde:
çok sayıda fertler.
etvar:
hâl ve hareketler, işler,
tarzlar, tavırlar.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
garip:
tuhaf, hayret verici.
hâkim-i ruhanî:
cismi olmayan,
gözle görünmeyen hâkim.
halife-i ruhanî:
ruhen, manevî
olarak çeşitli makamlarda görü-
nen halife, rehber.
harekât:
hareketler, davranışlar.
hark olunma:
yarılma, ikiyi bö-
lünme.
heyet-i askeriye:
askerî birlik.
himmet:
çalışma, çabalama, gay-
ret gösterme.
ifra€:
bir hâlden başka bir hâle
sokma, çevirme.
iştigal:
bir işle u€raşma, meşgul
olma.
kastetme:
hedef alma, maksat
olarak belirleme.
kıymet:
de€er.
lisan:
dil.
mabeyn:
ara.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteli€i.
maksat:
gaye.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
merbut:
ba€lı, rabtedilmiş.
mevcud-i manevî:
manevî varlık.
muhalefet:
uygun olmama, ayrı-
lık; zıtlık.
muttarit:
sıralı, düzgün, intizamlı,
düzenli.
müşahede:
bir şeyi gözle görme,
seyretme.
müstemirre:
sürekli, devamlı;
sa€lam, metin.
nâs:
insanlar.
nazzam:
en iyi düzenleyen, en
güzel nazmeden, en güzel tanzim
eden.
nispet:
oran, ölçü.
nizam:
düzen.
raptolunma:
ba€lanma.
şairüttab:
şair tabiatlı, karakterli.
sem’:
işitme.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, ‹lâhî
emir ve yasaklara dayanan hü-
u
nsuru
l
-a
kîde
| 174 | MuhakeMat
kümlerin hepsi; din.
şeriat-ı fıtriye-i ‹lâhiye:
Ce-
nab-ı Hakkın bütün kainatı
kuşatan yaratılış kanunları.
sultan-ı manevî:
manevî sul-
tan.
taaccüp:
şaşma, hayret etme,
şaşakalma.
taallûk:
alâkalı, münasebetli
olma.
tabiat:.
tabur:
düzgün sıralar halinde
dizilmiş askerî birlik.
tahayyül:
hayale getirme,
hayalinde canlandırma.
tarik:
yol.
tasdik-ı enbiya:
peygamber-
lerin tasdiki.
teakub:
birbirini takip etme,
birbiri arkasından gitme.
teakubî:
birbirini izleyerek,
takip ederek.
tecessüm:
cisimleşme, cisim
haline gelme.
tekrim-i evliya:
velîlere, Al-
lah dostlarına hürmet ve ik-
ramda bulunma.
telif:
uzlaştırma, ba€daştır-
ma.
tembih:
hatırlatma, ihtar.
temessül:
bir şekil ve surete
girme, cisimlenme.
tenvir:
aydınlatma.
tesmiye olunma:
isimlendi-
rilme, adlandırılma.
tevehhüm:
vehimlenme, yok
olanı var zannetmekle ümit-
sizli€e ve korkuya düşme.
vahşî:
merhametsiz, duygu-
suz; medenileşmemiş, barbar.
vaz-ı hasen:
güzel konum.
vehim:
zan, şüphe, yanlış ve
esassız düşünce.
yeknesak:
tek düze, mono-
ton.
1...,164,165,166,167,168,169,170,171,172,173 175,176,177,178,179,180,181,182,183,184,...332
Powered by FlippingBook