Muhakemat - page 164

Birinci Maksat
Cemi zerrat-ı kâinat, birer birer zat ve sıfât ve sair vü-
cuhla, gayr-i mahdude olan imkânat mabeyninde müte-
reddit iken, bir ciheti takip, hayretbahşa mesalihi intaç
etmekle sâniin vücub-i vücuduna şahadetle, avalim-i
gaybiyenin enmuzeci olan lâtife-i rabbaniyeden ilân-ı
sâni eden itikadın misbahını ışıklandırıyorlar.
evet, her bir zerre kendi başıyla sânii ilân ettiği gibi,
tesavir-i mütedâhileye benzeyen mürekkebat-ı müteşabi-
ke-i mütesaide-i kâinatın her bir makam ve her bir nis-
petinde her bir zerre muvazene-i cereyan-ı umumîyi mu-
hafaza ve her nispette ayrı ayrı mesalihi intaç ettiklerin-
den, sâniin kasıt ve hikmetini izhar ve kıraat ettikleri
için, sâniin delâili zerrattan kat kat ziyadedir.
Eğer desen:
neden herkes aklıyla görmüyor?
Elcevap:
kemal-i zuhurundan… evet, şiddet-i zuhur-
dan görünmemek derecesine gelenler vardır: cirm-i
Şems gibi.
(1)
o
?p
FÉ y n
°Sn
Q n
?r
«n
dp
G '
¤r
Yn
’r
G p
Ón
```n
ªr
dG n
øp
e @ Én
¡s
fp
Én
a p
äÉn
æp
FBÉn
µr
dG n
Qƒo
£o
°S r
?s
en
Én
J
Yani, “eb’ad-ı vâsia-i âlemin sahifesinde nakkaş-ı
ezelî’nin yazdığı silsile-i hâdisatın satırlarına hikmet na-
zarıyla bak ve fikr-i hakikatle sarıl. tâ ki mele-i âlâdan
gelen selâsil-i resail seni âlâyıilliyyin-i yakîne çıkarsın.”
âlâyıilliyyin-i yakîn:
en mükem-
mel ve en yüksek inanç kademe-
si, derecesi.
avalim-i gaybiye:
gayp âlemleri,
bilinmeyen âlemler.
cemi:
cümle, hep, bütün.
cihet:
yön.
cirm-i Şems:
Güneş’in cüssesi,
büyüklü€ü.
delâil:
deliller, bürhanlar, ispat
vasıtaları.
eb’ad-ı vâsia-i âlem:
âlemin en-
gin mesafeleri.
enmuzeç:
nümune, örnek.
fikr-i hakikat:
gerçek düşünce.
gayr-i mahdude:
sayısız ve sınır-
sız.
hayretbahşa:
hayret verici.
hikmet:
‹lahî gaye, yüksek bilgi,
fayda.
ilân:
yayma, duyurma, bildirme.
ilân-ı Sâni:
sanatkarı yani Allah’ın
ilan etmek.
imkânat:
imkânları olabilirlilikler,
olması ve olmaması ihtimal dahi-
linde olanlar.
intaç:
netice verme, sonuçlandır-
ma.
itikat:
inanç, iman.
izhar:
gösterme, açı€a vurma.
kasıt:
asıl maksat.
kemal-i zuhur:
mükemmel ve
berrak görünüm.
kıraat:
okuma, devamlı ve düz-
gün okuma.
lâtife-i Rabbaniye:
Allah’ın yalnız
kendi sevgisi için yarattı€ı, kalbe
ba€lı ince duygu.
mabeyn:
ara.
makam:
seviye, mertebe, kat-
man.
maksat:
gaye.
mele-i âlâ:
yüce alem; Cenab-ı
Hakk’a daha yakın olan büyük
meleklerin toplandı€ı alem.
mesalih:
maslahatlar, faydalar.
misbah:
lamba.
muhafaza:
koruma.
mürekkebat-ı
müteşabike-i
mütesaide-i kâinat
: kâinatın ya-
ratılışında kullanılan zerrelerin,
unsurların meydana getirdi€i,
analizi, çözülmesi çeşitli zorluklar
taşıyan girift terkipler.
mütereddit:
tereddüt eden, ka-
rarsız.
muvazene-i cereyan-ı umumî:
1.
Müellifin Arabî ifadesi olup, meali altında mevcuttur.
u
nsuru
l
-a
kîde
| 164 | MuhakeMat
umumî akım, işleyiş dengesi.
Nakkaş-ı ezelî:
ezelî nakkaş;
her şeyi Zatına has olarak na-
kış nakış işleyen, evveli olma-
yan Allah.
nazar:
bakış, dikkat.
nispet:
oran, de€er.
şahadet:
şahit olma, şahitlik;
açık alamet, işaret.
sahife:
sayfa.
sair:
di€er, başka, öteki.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak
yaratan Allah.
selâsil-i resail:
mektuplar di-
zisi.
şiddet-i zuhur:
görünmenin,
açı€a çıkmanın, açıkta olma-
nın şiddet ve derecesi.
sıfât:
vasıflar, nitelikler.
silsile-i hâdisat:
olaylar zinci-
ri, olaylar dizisi.
tesavir-i mütedâhile:
iç içe
girmiş tasvirler.
vücub-i vücut:
varlı€ı gerekli
olmak, olmaması imkansız ol-
mak, varlı€ı zarurî ve vacip ol-
mak.
vücuh:
vecihler, cihetler, yön-
ler.
zat:
kendi, asıl, öz.
zerrat:
zerreler, atomlar.
zerrat-ı kâinat:
kâinat zerre-
leri, kâinattaki atomlar.
zerre:
en küçük parça, mole-
kül, atom.
ziyade:
çok, fazla.
1...,154,155,156,157,158,159,160,161,162,163 165,166,167,168,169,170,171,172,173,174,...332
Powered by FlippingBook