Muhakemat - page 163

onlardan bir sual:
r
øp
e o
?r
?n
îr
dGn
h p
¬r
«n
dp
G Én
æn
fƒo
Yr
ón
J …/
òs
dG p
¬'
`dp
’r
G p
Oƒo
Lo
h?'
?n
Y o
í°p
VGn
ƒr
dG o
?«/
ds
ódG Én
e
(1)
p
In
Os
On
ôo
Ÿr
G p
ºp
¡p
Jn
’GnD
ƒo
°S p
ôp
N'
G ?'
dp
G /
¬p
JGn
P r
hn
G p
Is
OÉn
Ÿr
G p
hn
G p
?n
ón
©r
dG n
øp
en
G rm
Ån
°T u
…n
G
Yani, vücud-i sânia delil-i vazıh nedir?
iŞarET
Gayr-i mütenahi olan marifetullah, böyle mahdut olan
kelâma sığışmaz. Binaenaleyh, kelâmımdaki iğlâkın ma-
zur tutulması mercudur.
Tembih
Bervech-i ati kelâmdan maksat, muhakeme ve muva-
zenenin tarikini göstermektir. Tâ ki, mecmuunda hakikat
tecelli etsin. Yoksa zihnin cüz’iyeti sebebiyle, o mecmuun
her bir cüz’ünde neticenin tamamını taharri etmek, kuv-
ve-i vâhimenin tasallut ve tereddüdüyle hakikati evham
içinde setretmektir.
* * *
Mukaddeme
Hakikatin keşfine mani olan arzu-i hilâf ve iltizam-ı
muhalif ve taraftar-ı nefis cihetiyle asılsız evhamını bir
asla irca etmekle kendini mazur göstermek; ve müşteri-
nin nazarı gibi yalnız meayibi görmek; ve çocuk tabiatı
gibi bahane ile mahane tutmak gibi emirlerden nefsini
tecritle şartıma müraat edebilirsen, huzur-i kalb ile dinle:
* * *
mâni:
engel.
marifetullah:
Allah’ı tanıma, an-
lama, bilme.
mazur:
özürlü, özrü olan.
meayip:
kusurlar, ayıplar, lekeler.
mercu:
ümit edilen, ümit edil-
miş, rica olunan.
muhakeme:
akıl yürütüp do€ru
netice elde edebilme, tartma, de-
€erlendirme, yargılama.
mukaddeme:
başlangıç.
müraat:
gözetme, riayet etme.
muvazene:
denge, ölçü.
nazar:
bakış, dikkat.
nefis:
kendi, şahıs.
setr:
örtme, kapama, gizleme.
sual:
soru.
tabiat:
huy, karakter, seciye.
taharri:
arama, araştırma.
taraftar-ı nefis:
nefsine taraftar-
lık etmek.
tarik:
yol.
tasallut:
birini rahatsız etme, mu-
sallat olma, hükmü altına alma.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
tecrit:
ayırma, bir tarafta tutma.
tembih:
hatırlatma, ihtar.
vücud-i Sâni:
her şeyi sanatla ya-
ratan Allah’ın varlı€ı.
arzu-i hilâf:
muhalefet etme,
karşı koyma arzusu.
bahane:
asıl sebebi gizlemek
için ileri sürülen uydurma se-
bep.
bervech-i ati:
gelecek tarz
üzere, aşa€ıda oldu€u gibi.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cihet:
yön.
cüz:
kısım, parça.
cüz’iyet:
azlık, cüz’î oluş, kü-
çüklük.
delil-i vazıh:
açık, âşikar delil.
evham:
vehimler, zanlar, ku-
runtular.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hakikat:
gerçek.
huzur-i kalb:
kalben huzur
duymak.
i€lâk:
sözü karışık ve anlaşıl-
maz bir şekilde söyleme.
iltizam-ı muhalif:
muhalif ol-
mayı gerekli görme.
irca:
geri çevirme, geri dön-
dürme.
kelâm:
söz.
kuvve-i vâhime:
vehim ve
hayal duygusu, kuruntu has-
sası.
mahdut:
sınırlı, belirli.
maksat:
gaye.
1.
Kendisine iman etmeye çağırdığınız Allah’ın varlığına delil-i vâzıh nedir? Mevcudat yoktan
mı, maddeden mi, yoksa Onun zatından mı yaratılmıştır? İlâ âhir şüphelerine dair sualler…
MuhakeMat | 163 |
u
nsuru
l
-a
kîde
1...,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162 164,165,166,167,168,169,170,171,172,173,...332
Powered by FlippingBook