Mesnevi-i Nuriye - page 372

kelâm iken, bin kelâm oluyor:
, n
ôp
WÉn
a n
’ ;*G s
’p
G n
?p
dÉn
N n
(1)
*G s
’p
G n
?ƒt
«n
b n
’ , n
¥p
RGn
Q n
gibi... Binaenaleyh, terakki et-
miş olan zakir bir zat, bu kelâmı söylerken, içindeki bin-
lerce kelâmları söylemiş oluyor.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Madem ki her şeyin Allah’tan olduğunu bilirsin ve ona
iz’anın vardır; zararlı, menfaatli her şeyi tahsin ve hüsn-i
rıza ile kabul etmek lâzımdır. Ve illâ gaflete düşmeye
mecbur olursun. Bunun için esbab-ı zahiriye vazedilmiş
ve gözlere de gaflet perdesi örtülmüştür.
kâinat hâdiselerinden insanın heva ve hevesine mu-
halif olan kısım, muvafık olan kısımdan daha çoktur.
eğer heva sahibi, bu esbab-ı zahiriyeyi görüp Müsebbi-
bü’l-esbap’tan gaflet etmese, itirazlarını tamamen Al-
lah’a tevcih eder.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Dualar üç kısımdır.
Birisi, insanın lisanıyla yaptığı kavlî dualardır.
savt ve
sedalı hayvanatın, meselâ, acıktıkları zaman kendi husu-
sî lisanlarıyla çıkardıkları sedalar dahi kavlî dualardandır.
İkinci kısım
, nebatat, eşcarın, bilhassa bahar mevsi-
minde
lisan-ı ihtiyaçla yaptıkları ihtiyacî dualardır.
bilhassa:
özellikle.
binaenaleyh:
bundan dolayı, bu-
nun üzerine.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
esbab-ı zahiriye:
görünürdeki se-
bepler.
eşcar:
ağaçlar.
gaflet:
dikkatsizlik, endişesizlik,
Allah’tan uzaklaşıp nefsin arzula-
rına dalmak.
hâdise:
olay.
hayvanat:
hayvanlar.
heva:
istek, arzu, nefse ait olan
şeylere düşkünlük, nefsin zararlı
ve günah olan arzuları.
heves:
nefsin hoşuna giden istek.
hüsn-i rıza:
gönül rızası.
hususî:
özel.
ihtiyacî:
ihtiyaca ait, ihtiyaçtan
olan.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim, bil ki!
illâ:
aksi hâlde, aksi takdirde, yok-
sa.
iz’an:
basiret, anlayış, kavra-
yış, akıl, zekâ.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
şeylerin tamamı, bütün âlem-
ler.
kavlî:
sözle ilgili, söz niteliğin-
de.
kelâm:
söz, lâfız.
lisan:
dil.
lisan-ı ihtiyaç:
ihtiyaç dili.
madem:
… -den dolayı, böyle
ise.
menfaat:
fayda.
meselâ:
örneğin.
muhalif:
zıt, karşıt, aykırı.
Müsebbibü’l-esbap:
bütün
sebeplere sahip olan, hakikî
müsebbip olan Cenab-ı Hak,
bütün sebepleri meydana ge-
tiren Allah.
muvafık:
uygun, münasip.
nebatat:
bitkiler.
savt:
ses, seda.
seda:
ses.
tahsin:
beğenme, güzel bul-
ma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tevcih:
yöneltme, çevirme.
vazetme:
koyma, konulma.
zakir:
zikreden, Allah’ı zikre-
derek dua eden.
zat:
kişi, şahıs.
1.
Allah’tan başka yaratıcı yoktur. Allah’tan başka yoktan var eden, rızık veren, mahlûkatı
ayakta tutan yoktur.
ş
ule
| 372 | Mesnevî-i nuriye
1...,362,363,364,365,366,367,368,369,370,371 373,374,375,376,377,378,379,380,381,382,...528
Powered by FlippingBook