Mesnevi-i Nuriye - page 381

Şule’nin Zeyli
(1)
w
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Bütün kâinatı ihata eden bir nurdan hiçbir şey gizlene-
mez. Ve gayr-i mütenahi bir daire-i kudretten bir şey ha-
riç kalamaz. Ve illâ, gayr-i mütenahinin tenahisi lâzım
gelir.
Ve keza, hikmet-i İlâhiye her şeye değeri nispetinde
feyiz veriyor. Ve herkes bardağına göre denizden su ala-
bilir.
Ve keza, mukaddir olan kadîr-i Hakîm’in büyüğe olan
teveccühü, küçüğe olan teveccühüne mâni olamaz.
Ve keza, maddeden mücerret zahir ve bâtın olan mu-
hit bir nazara, en büyük şey en küçük bir şeyi veya nevi
bir ferdini gizletemez.
Ve keza, küçük olan bir şey, mazhar ve mahal olduğu
sanat nispetinde büyür. Ve küçük şeylerin nevileri büyük
olurlar.
Ve keza, azamet-i mutlaka, şirketi asla kabul etmez.
Ve keza, fevkalâde bir sühuletle, harika bir sür’atle,
mu’ciz bir ittikan ve intizamla cûd-i mutlaktan akan âsâr-
dan anlaşılıyor ki, mikrop gibi en küçük ve daha küçük
Mesnevî-i nuriye | 381 |
ş
ule
nin
Z
eYli
şeylerin tamamı, bütün âlemler.
keza:
böylece, aynı şekilde.
mahal:
yer.
mâni:
engel.
mazhar:
bir şeyin çıktığı göründü-
ğü yer; nail olma, şereflenme.
mücerret:
soyutlanmış olan, cisim
hâlinde bulunmayan.
mu’ciz:
insanı aynısını veya ben-
zerini yapmaktan âciz bırakan iş.
muhit:
ihata eden, kuşatıcı.
mukaddir:
takdir edici ve prog-
ramlayıcı.
nazar:
bakış.
nevi:
çeşit, tür.
nispet:
oran, ölçü.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
şirket:
ortaklık.
sühulet:
kolaylık.
şule:
parıltı.
sür’at:
çabuk olma, hızlılık.
tenahi:
son bulma, sona erme.
teveccüh:
yönelme, sevgi, ilgi.
zahir:
açık, görünür.
zeyil:
ek, bir eserin devamı olarak
yazılan kısım.
âsâr:
eserler.
azamet-i mutlaka:
tam ve
mükemmel büyüklük.
bâtın:
görünmeyen taraf, iç
kısım.
cûd-i mutlak:
sonsuz, sınırsız
cömertlik, Allah’ın hiç bir kay-
da ve şarta tâbi olmaksızın
sonsuz ihsan sahibi olması.
daire-i kudret:
kuvvet, takat,
güç dairesi, Allah’ın ezelî gücü-
nün hâkim olduğu daire.
fevkalâde:
olağanüstü.
feyiz:
bolluk, bereket, ihsan,
bağış.
gayr-i mütenahi:
sonsuz, so-
nu olmayan, nihayetsiz.
hariç:
bir şeyin dışı, dışarısı,
dışta kalan.
harika:
olağanüstü.
hikmet-i ilâhiye:
Allah’ın hik-
meti, mahlûkatın yaratılışında
Allah’ın gayeleri.
ihata:
kuşatma, içine alma.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
kardeşim, bil ki!
illâ:
aksi hâlde, aksi takdirde,
yoksa.
intizam:
düzenlilik, düzgün-
lük.
ittikan:
emin olma, kesin ola-
rak bilme ve güvenme.
Kadîr-i Hakîm:
her şeyi hik-
metle yaratan ve her şeye
kudreti yeten, Allah.
kâinat:
evren; yaratılmış olan
1.
Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1...,371,372,373,374,375,376,377,378,379,380 382,383,384,385,386,387,388,389,390,391,...528
Powered by FlippingBook