Mesnevi-i Nuriye - page 377

Binaenaleyh, o gibi umumî nimetlere karşı nankörlük
edip şükran etmemek, en büyük küfran-ı nimet sayılır.
Hâl bu merkezde iken, bazı insanlar şahıslarına ait husu-
sî nimetlere karşı Allah’a şükrederlerse de, şu umumî ni-
metler onlara şümulü yokmuş gibi, fikirlerine bile gelmi-
yor. Hâlbuki, en büyük nimet, âmm ve daimî olan ni-
metlerdir.
Umumiyet kemal-i ehemmiyete delil olduğu
gibi, devam da ulviyet ve kıymete delâlet eder.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın bazı ayetlerinin tekrarını ik-
tiza eden hikmetler, bazı ezkâr ve duaların da tekrarını
iktiza eder. zira, kur’ân hakikat ve şeriat, hikmet ve ma-
rifet kitabı olduğu gibi, zikir, dua ve davetin de kitabıdır.
duada tekrar, zikirde tezkâr, davette te’kit lâzımdır.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
kur’ân’ın yüksek meziyetlerinden biri de şudur ki:
kesrete ait bahislerden sonra vahdet tezkirelerini yazı-
yor, tafsilden sonra icmal yapıyor, cüz’iyatın bahislerin-
den sonra rububiyet-i mutlakanın düsturlarını, sıfât-ı ke-
maliyenin namuslarını fezlekeler ile zikrediyor. Bu gibi
fezlekelerin ayetlerin sonundaki faydaları, ayetlerin orta-
larında zikredilen mukaddemelere neticeler hükmünde-
dirler veya illet olurlar. tâ ki, sâmiin fikri ayetlerde zik-
redilen cüz’iyat ile meşgul olup ulûhiyet-i mutlaka merte-
besinin azametini unutmasın ki, ubudiyet-i fikriyesine ha-
lel gelmesin.
Mesnevî-i nuriye | 377 |
ş
ule
nuncusu.
Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan:
açıkla-
malarıyla akılları benzerlerini yap-
maktan âciz bırakan Kur’ân.
marifet:
bilme, derin bilgi.
mertebe:
derece, basamak.
meşgul:
bir işle uğraşan, ilgilenen.
meziyet:
bir şeyi başkalarından
ayıran vasıf, üstünlük ve değerli-
lik vasfı.
mukaddeme:
başlangıç, giriş.
namus:
kaide, kural, ölçü.
nimet:
Allah’ın bağışladığı maddî
ve manevî lütuf ve ikramlar.
rububiyet-i mutlaka:
Cenab-ı
Hakkın her şeyi kuşatan ve emri
altında tutan tam ve mükemmel
terbiye ediciliği.
sâmi:
dinleyen, dinleyici.
şeriat:
Allah tarafından peygam-
ber vasıtasıyla bildirilen, İlâhî emir
ve yasaklara dayanan hükümlerin
hepsi.
sıfât-ı kemaliye:
mükemmellik
vasıfları, özellikleri.
şükran:
iyiliğe karşı gösterilen iyi
tavır, gönül borcu, minnettarlık.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hâl ile Allah’ı hamd et-
me.
şümul:
içine alma, kapsam.
tafsil:
etraflıca bildirme, ayrıntılı
anlatma.
te’kit:
kuvvetlendirme, sağlamlaş-
tırma.
tezkâr:
hatırlama, anma, hatıra
getirme.
tezkire:
kısa yazı, pusula.
ubudiyet-i fikriye:
fikren yapılan
ibadetler; tefekkür ibadeti.
ulûhiyet-i mutlaka:
hiçbir kayda
ve şarta bağlı olmaksızın ilâh ol-
ma, mutlak ilâhlık.
ulviyet:
ulvîlik, yücelik, yükseklik.
umumî:
herkese ait, genel.
umumiyet:
herkese ait olma, ge-
nellik.
vahdet:
birlik ve teklik.
zikir:
Allah’ın adlarını anarak dua
etme, Allah’ı anma.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
âmm:
genel, umumî.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
azamet:
büyüklük.
bahis:
konu.
binaenaleyh:
bundan dolayı,
bunun üzerine.
cüz’iyat:
parçaya ait olan şey-
ler.
daimî:
sürekli, devamlı.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alâmet, işaret.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, bürhan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ezkâr:
zikirler, Allah’ı anmalar.
fezleke:
özet, netice.
hakikat:
gerçek.
halel:
bozukluk, eksiklik.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli sebep,
yüksek bilgi, fayda.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
hususî:
özel.
icmal:
kısa anlatma, özetle-
me, ayrıntılara girmeme.
iktiza:
gerektirme, lüzumlu
kılma.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz
kardeşim, bil ki!
illet:
sebep, gaye.
kemal-i ehemmiyet:
son de-
rece mühim, önemli.
kesret:
çokluk.
kıymet:
değer.
küfran-ı nimet:
nimete karşı
nankörlük etme, Cenab-ı Hak-
kın ihsan ettiği nimetleri bil-
memek, hürmetsizlikte bu-
lunmak, nimetlere şükürsüz-
lük.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e in-
dirilmiş, semavî kitapların so-
1...,367,368,369,370,371,372,373,374,375,376 378,379,380,381,382,383,384,385,386,387,...528
Powered by FlippingBook