Mesnevi-i Nuriye - page 382

havaî, mâî, türabî hayvanlar, boş zannedilen âlemin yer-
lerini doldurmuşlardır.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
nefsine olan muhabbeti icap ettiren, nefsin sana olan
kurbiyeti ise, Hâlık’ına muhabbetin daha fazla olmalıdır.
Çünkü, nefsinden o daha kariptir. evet, senin fikrin,
ihtiyârın idrak edemedikleri sendeki mahfiyat, Hâlık’ın
nazarı ve ilmi altındadır.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
Âlemde tesadüf yoktur. evet, bilhassa bahar mevsi-
minde, küre-i arz bahçesinde, bütün ağaçların dalların-
da, çiçeklerin yapraklarında, mezruatın sümbüllerinde
hikmet bülbülleri, hikmet ayetlerini tenaggum ve teren-
nüm ile inşad ettikleri, iman kulağıyla, basiret gözüyle
dinlenilirse, tesadüf şeytanları bile kabul ile hayran
olurlar.
İ’lemEyyühe’l-Aziz!
tevhid ile bütün eşyayı Vahid-i ehad’e isnat etmedi-
ğin takdirde, âlemde bulunan bütün efradın mazhar ol-
dukları tecelliyat-ı İlâhiye adedince ilâhları kabul etmek
mecburiyetindesin. evet, gözünü şemsten yumduğun ve
timsalleriyle irtibatını kestiğin zaman, timsallerine
ma’kes olan şeylerin adedince hakikî şemslerin vücudu-
nu kabul etmeye mecbur olursun.
âlem:
dünya, cihan.
ayet:
Allah’ın varlığına delâlet
eden şey.
basiret:
kalp gözüyle görme, doğ-
ru ve ölçülü görüş.
bilhassa:
özellikle.
efrat:
fertler.
hakikî:
gerçek.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Allah.
havaî:
hava ile ilgili, havada bulu-
nan, havada yaşayan.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli sebep,
fayda.
icap:
gerekme hâli, gerekli olma.
idrak:
akıl erdirme, anlama, kav-
rama kabiliyeti.
ihtiyar:
irade, tercih; kendi istek
ve arzularına göre hareket etme.
ilâh:
kendisine ibadet edinilen ve
tapınılan şey.
i’lem eyyühe’l-aziz:
ey aziz kar-
deşim, bil ki!
iman:
inanç, itikat.
ş
ule
nin
Z
eYli
| 382 | Mesnevî-i nuriye
inşad:
şiir okuma, şiiri kuralı-
na uygun olarak okuma.
irtibat:
bağlantı, münasebet.
isnat:
dayandırma, mal etme,
bir şeyi bir kimseye ait göster-
me.
karip:
yakın.
kurbiyet:
yakınlık, yakın ol-
ma, yakınlık kazanma.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
mahfiyat:
gizliler, saklılar.
mâî:
suya ait, suyla ilgili, suda
yaşayan.
ma’kes:
akseden yer, yansı-
ma yeri.
mazhar:
bir şeyin çıktığı gö-
ründüğü yer; nail olma, şeref-
lenme.
mecburiyet:
mecbur olma,
zarurîlik durumu, zorunluluk.
mezruat:
ekili olan şeyler,
ekinler, ekilip bitmiş şeyler.
muhabbet:
sevgi, sevme.
nazar:
bakış.
nefis:
kişinin kendisi, iyiliğe de
kötülüğe de meyli olan duy-
gu.
şems:
güneş.
tecelliyat-ı ilâhiye:
İlâhî tecel-
liler, İlâhî lütufların tezahürü.
tenaggum:
şarkı söyleme,
nağme etme.
terennüm:
yavaş ve güzel bir
şekilde söyleme.
tesadüf:
rastlantı, bir şeyin
kendiliğinden meydana gel-
mesi.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna
inanma, birleme.
timsal:
örnek, numune.
türabî:
toprakla ilgili, toprağa
ait, toprakta yaşayan.
vahid-i ehad:
bir olan ve bir-
liği her bir şeyde tecelli eden
Allah.
1...,372,373,374,375,376,377,378,379,380,381 383,384,385,386,387,388,389,390,391,392,...528
Powered by FlippingBook