Mesnevi-i Nuriye - page 362

Mu’CizE-iKüBradaNBirKaçKaTrEYi­
TazaMMuNEdEN
On Dördüncü Reşha
BirinCi KATre
nübüvvet-i Ahmediyeyi (
AsM
) ispat eden deliller ne ta-
dat ve ne tahdit edilemez. ehl-i tahkik ve yüksek insan-
larca, beyanları hakkında yapılan tasnifler pek çoktur.
Acz ve kusurum ile
Şuaat
adlı eserimde o şemsin bazı şu-
aları beyan edildiği gibi,
Lemaat
adlı ikinci bir eserimde
kur’ân’ın i’caz dereceleri kırka iblâğ edilmiştir. Ve o vü-
cuh-i i’cazdan belâgat-i nazmiyeye ait bir vecih de
İşara-
tü’l-İ’caz
nam eserimde beyan edilmiştir. İştihası olanla-
ra o üç kitabı tavsiye ediyorum.
iKinCi KATre
geçen derslerden anlaşıldığı üzere, Hâlık-ı Arz ve se-
mavat’ın nev-i beşerin ıslah ve terbiyesi için inzal ettiği
kur’ân’ın pek çok vazife ve makamları vardır.
Evet, Kur’ân kâinatın bir tercüme-i ezeliyesidir. Ve kâ-
inatın kendi lisanlarıyla okudukları âyât-ı tekviniyenin ter-
cümanıdır. Ve şu kitab-ı âlemin tefsiri olduğu gibi, arz, se-
mavat sayfalarında müstetir Esma-i Hüsnanın defineleri-
ni keşşaftır. Ve şu âlem-i şahadete âlem-i gayptan bir li-
sandır. Ve âlem-i İslâm’ın güneşi olduğu gibi, âlem-i ahi-
retin de haritasıdır. Ve Cenab-ı Hakkın zatına, sıfâtına,
acz:
zayıflık, güçsüzlük.
âlem-i ahiret:
ahiret âlemi.
âlem-i gayp:
gayp âlemi, görün-
meyen, fakat varlığı kesin olan ve
mahiyeti Allah tarafından bilinen
başka dünyalar.
âlem-i islâm:
İslâm âlemi, İslâm
dünyası.
âlem-i şahadet:
gözle gördüğü-
müz, şahit olduğumuz âlem, kâi-
nat.
arz:
yer, dünya.
âyât-ı tekviniye:
kâinatta yaratı-
lan varlıkların Cenab-ı Hakkın var-
lık ve birliğine olan işaretleri, delil
oluşları.
belâgat-i nazmiye:
nazmî, şiirsel,
düzenli ve akıcı ifade; konuyu bü-
tün yönleriyle kavrayarak hiçbir
yanlış ve eksik anlayışa yer bırak-
mayan, yorum gerektirmeyen,
yapmacıktan uzak, düzgün şiirsel,
manzum anlatım.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
define:
kıymet ve değeri yüksek
olan şey, hazine.
delil:
bir davayı ispata yarayan
şey, bürhan.
ehl-i tahkik:
gerçeği araştıranlar,
gerçeğin peşinden gidenler.
esma-i Hüsna:
Allah’ın adları, Al-
lah’ın doksan dokuz güzel ismi.
Hâlık-ı Arz ve semavat:
yeri ve
göğü yaratan, yoktan var eden,
Allah.
iblâğ:
ulaştırma, eriştirme.
i’caz:
mu’cizelik, insanların benze-
rini yapmaktan âciz kaldıkları şe-
yi yapmak.
inzal:
indirme, indirilme.
ıslah:
iyi duruma getirme, iyileş-
tirme, düzeltme.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
iştiha:
fazla istek, arzu.
kâinat:
evren; yaratılmış olan şey-
lerin tamamı, bütün âlemler.
katre:
damla.
keşşaf:
keşfeden, gizli bir şeyi
meydana çıkaran.
kitab-ı âlem:
âlem kitabı, bir ki-
tap hüviyetinde olan âlem, kâinat.
o
n
d
ördüncü
r
eşha
| 362 | Mesnevî-i nuriye
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e in-
dirilmiş, semavî kitapların so-
nuncusu.
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
lisan:
dil.
makam:
yer, mevki.
mu’cize-i kübra:
en büyük
mu’cize.
müstetir:
gizlenen, gizli, saklı,
örtülü.
nam:
ad.
nev-i beşer:
insanoğlu, insan-
lar.
nübüvvet-i Ahmediye:
Hz.
Muhammed’in (asm) peygam-
berliği.
reşha:
sızıntı, damla.
semavat:
semalar, gökler.
şems:
güneş.
sıfât:
vasıflar, nitelikler.
şua:
ışın, bir ışık kaynağından
uzanan ışık telleri.
şuaat:
şualar, ışınlar, parıltılar.
tadat:
sayma.
tahdit:
hudutlandırma, sınırla-
ma.
tasnif:
sınıflandırma.
tazammun:
ihtiva etme, içine
alma, içinde bulundurma.
tefsir:
açıklama, izah.
terbiye:
besleyip büyütme,
yetiştirme, eğitme.
tercüme-i ezeliye:
ezelî ter-
cüme; Allah’ın kelâmı olan ve
bütün varlıkların mana, mahi-
yet ve vazifelerini açıklayan
mevcudatın tercümesi hük-
mündeki Kur’ân-ı Kerîm.
vazife:
görev.
vecih:
cihet, yön.
vücuh-i i’caz:
mu’cize olma-
nın yolları, i’caz nevileri ve ve-
cihleri.
zat:
şahıs, kendi.
1...,352,353,354,355,356,357,358,359,360,361 363,364,365,366,367,368,369,370,371,372,...528
Powered by FlippingBook